Ondaki Haysiyet ve Cesaretin Zekatı..
Aşşağıdaki cümleler yazdığı bir piyes (Vatan yahut Silistre) sonrası mesleğinden atılıp ailesinden binlerce kilometre uzağa (Kıbrıs) sürgüne gönderilen Namık Kemal’in gurbetten küçük kızana yazdığı bir mektuptan alınmıştır.
Senden başka bir şey düşündüğüm yok. Herkes rahat olduğumu biliyor, yalnız sen anlamıyorsun. Ne kadar inat etsen inanmam. Her gece rüyama giriyorsun. Beybaba, ne zaman geleceksin, niçin gazete yazdın, niçin tiyatro yazdın ? Bir daha elime geçersen kalemlerini kırarım, yazdığın kağıtların hepsini yırtarım ! diye ağzına gelen zevzekliği ediyorsun .
Seni geveze seni. Ben burada birbirinden a’la üç oyun yazdım. Kağıtlarının ucunu bile yırttırmam. Ekrem çapkınını ne rüyamda görebiliyorum ne resmini gönderiyorlar.
Baki gözlerinden öperim……
Bunlar evladına olan hasret ve sevgisini halkla ilişkiler çalışması haline getiren bir siyasetcinin yalan ve riya dolu sözleri değil. Her cümlesi kurşun kadar ağır, insanın ciğerlerini yakan buram, buram evlat hasreti kokan bir hürriyet aşığının, yaşadığı tüm mahrumiyetlere rağmen bildiği yoldan şaşmayan özgürlük delisinin sözleri.
Namık Kemalin Gazimağosa’daki sürgün yılları geçirdiği birkaç metre karelik kendi ismiyle anılan ve müze haline getirilen zindanını gezme fırsatı buldum. Bilinen birkaç şiiri hariç şairin yaşamı ve neden vatan ve hürriyet şairi olarak anıldığı konusunda pek bilgim yoktu. Eğitim müfredatımızda da şaire gerekli önem verilmediği için genç nesil genellikle Nam-ı Kemal erotik fıkralarının kahramanı zanneder kendisini.
Yaşadığı dönem Osmanlı imparatorluğunun batıyla yoğun temas kurmasına rağmen hürriyet, millet, anayasa, parlamenter sistem gibi kavramların oldukca tehlikeli bulunduğu ve dile getirilmesinin bile aydınların kendini binlerce kilometre ötelerde sürgünde bulduğu yıllardır. Namık Kemal’in ömrü korkusuzca savunduğu fikirlerinden dolayı sürgünlerde geçer ve böyle bir sürgün sırasında 48 yaşında Sakız Adasında zatürreden hayatını kaybeder.
Zindanın duvarında asılı neredeyse yarısı paslanmış soluk sarı bir levha üzerinde çok bilinen şu mısraları yazılıdır.
Zâlim olsa ne rütbe bî-perva, yine bünyâd-ı zulmü biz yıkarız;
Merkez-i hâke atsalar bizi, küre-i arzı patlatır çıkarız
(Zâlim ne kadar pervasız olsa, yine zulmün esasını biz yıkarız;
Toprağın dibine atsalar bizi, küre-i arzı patlatır çıkarız)
Şairi temsilen amatörce yapılmış komik bir kuklanın bulunduğu müzede şahsına ait hiçbir orijinal eser veya eşya yok. Tam anlamıyla koca şaire bir vefasızlık örneği.
Kendilerine ufacık bir makam ve menfaat keklif edildiğinde geçmişteki tüm sözlerini unutup iktidar kayığına atlayan insanları gördükçe Namık Kemal gözümde devleşiyor.
Namık Kemal’in haysiyet ve cesaretinin zekatı her hangi bir siyasi veya edebi kişilikte olsa……
Olsaydı işi çok zordu. Muhtemelen doğduğuna pişman ederlerdi.
Bedeli ne olursa olsun Namık Kemal gibi doğruları haykırmaktan korkmayan bir siyasi tanıyor musunuz ?
Ben birini tanıyordum lakin genç yaşta halikopter kazasında öldü. Ve biri daha var; Gelirsek, o kadını yağlı kazığa oturturuz mesajını ileten 28 Şubatın kudretli generaline ''Söyleyin ona, ben Balkanlıyım. Kazık deyince aklıma Balkanlı olan Kazıklı Voyvoda geldi. Kazıklı Voyvoda'yı da iyi tanırız. Ama unutulmasın ki, Kazıklı Voyvoda da bir homoseksüeldi’’ diyen.