Görüntülenen Sayı: 2327
2803 | Yayım Tarihi: 26 Şubat 2016 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » TÜRKLER- Bir yabancı Gözü ile

TÜRKLER- Bir yabancı Gözü ile


Facebook'ta Paylaş

    Türkler  1949’da Avrupa  Konseyi  üyesi  olmak   istedikleri   zaman. Onların  Avrupalı  olmadıkları. Hiç  bir  zamanda  olmayacakları   ileri  sürülerek.  Bir  muhalefet  havası  estirilmişti. Hatta “The  Times”   Türklerin  Arap  alfabesi  kullandıkları  için  Avrupalı  olamayacaklarını   ileri  sürmekteydi.Aslında,  bu  büyük  bir  gaftı:  Çünkü  Türklerin  Latin   alfabesini  kabul  etmelerinin  üzerinden  daha  o  zaman  yirmi   bir  yıl  geçmişti.  Ünlü  Türk  politikacılarından  Kasım  GÜLEK,  daha  sonra gazetenin yazı  işleri  müdürüne  bir  protesto  mektubu  göndermiş. Mektup  gazete  de  yayınlanmıştı.
    Türkler  daha  sonra  Avrupa  Konseyi’ne, NATO’ya,  öbür  Batı  örğütlerine  kabul  edildi; Ama,  bunda  soğuk  savaşın  da  büyük  etkisi  olmuştu.  Amerikalılar,  Türkler   gibi   cesur  ve  yiğit  bir  ulusun  yanlarında  olmasını istemişlerdi.  İstanbul  ve  Boğazlar,Türklerin  elindeydi.   Sovyet Rusya  ile  bir  savaş  çıktığında.Anadolu  yarımadası   stratejik   önemi   çok  büyük  bir  yer  olacaktı. Dolayısiyle, Türkler  Avrupa  topluluğuna  her şeyden  çok askeri  nedenlerle  kabul  edilmişlerdir.  Avrupalıların  çoğu   Türkleri  geçici  müttefiklikten  öte  bir  statüde  görüp  görmeme  konusunda  kararsızdı.
    Bugün   kültür  düzeyi  orta  bir  Avrupalının  zihninde   “Türk” kelimesinin  ne  anlam  taşıdığını   bilmek  çok  ilginçtir.  Eğer   gerçekten  olması  gerektiği  gibi; Kollektif  bilinçaltı   tarih  tarafından  oluşturuluyorsa;  Türklerin, yüzyıllarca  Hıristiyanlığın  ve  Avrupanın  düşmanı  olmaları.” Bu tür  duygu   ve  düşüncelerin   kaynağı  sayılabilir.Lord  Acton, “Yakınçağ, Osmanlı  fetihlerinin  baskısiyle  başlar” Diye  yazmıştır. Çoğumuzun, kuşkusuz  Türkler  üzerine  önyargıları  vardır. Türklerin “bizden biri”  olamayacağı  duygusu  içimize  yerleşmiştir. Belki  Türkler  de  aynı  şeyi  bizim  için  düşünmemektedirler. Son  yıllarda   Kıbrıs  anlaşmazlığı. Özellikle  1950  ve  60  lardaki   bunalımlar  bu  tür  duyguları  iyice  su  üstüne  çıkarmıştır.  Aslında  bu  anlaşmazlık, Türklerle  Yunanlılar  arasındaydı. Haçlı  seferlerine  kadar  dayanan  bir  tutumla  Kıbrıs  anlaşmazlıkları  sırasında  çoğunluğumuz  Türklere  karşı  olmadık mı?  Yunanlıların  Hıristiyan  ve  Avrupalı  olduğunu. Türklerin  ise  böyle  olmadıklarını  düşünmedik  mi?  Adlarını  bile  verebileceğim  Batı  gazetelerinin  çoğu. Türklere  karşı  açıkça  önyargılar  taşıyan  yazılar  yayınladılar.  Elbette, bizi  Yunanistan’a  yaklaştıran  pek  sıkı  bağlar  vardı. Çünkü  biz, Perikles   ve  Sokretes  çağlarının  . Atina  demokrasisinin,  “Batı  uygarlığının  doğuşu”  olduğunu  bellemişizdir. Bu  duygular  19. Yüzyılda  Byron  tarafından  bol bol  sömürülmüştür. İngiltere’de  hala  ramantik  bir  Hellenizmin  artıkları  vardır.Aynı  biçimde, Türklerle  tarihsel  bağlarımızın  pek  zayıf  olduğu  da   apaçık  ortadadır.Çok  kimse  1453’te  İstanbul’un  Türklerce  fethini  hala  bir  felaket  olarak  kabul  etmektedir. Ben   hala  birçok  Yunan  hayranının  yüreklerinde, bir  gün  yunanlıların  şehri  geri  almak.  Hatta  1919’da  denedikleri  gibi  Anadolu’nun  bazı  bölgelerini  ele  geçirmek   umudunu  beslediklerini  görüyorum. Fakat   bu, romantik  bir  suçlamadır.  Türkler  bu  toprakları  askeri   fetihler   sonunda   elde  etmişlerdir.  Yani, tarih  boyunca  pek  çok  ulusun;  Dünyanın  hemen  her  yerinde  haklarını  elde  ettikleri  biçimde. Dolayısiyle  bu   haklarından  vazgeçmeleri  hiçbir  zaman  beklenemez.  Birçok  Batılı, belki   de  bilinçsiz  olarak. Soruna  Manişizm  (İ.S.)  3.  Yüzyılda  İran’da  yaşayan  filozof  Mani’nin, var  oluşa  ışık  ve  karanlık  arasında   sürekli  bir  savaş  gözü   ile  bakan  dini   öğreticisi.  Yunanlılar,  mavi  gözlüdür.  Türkler  ise  çirkin  yaratıklardır.  Fakat  Gibbon    gibi  Avrupa’nın  pek  büyük. Bazı  tarihçilerinin    Türklerin  yeteneklerini   övdüklerini. Ortaçağ’da   Yunanlıların  dejenere   oluşlarına  yakındıklarını. Roma    ve  Bizans  arasındaki    kıskançlığın   İstanbul’un  düşmesine  sebep  olduğunu  ileri  sürdüklerini   hatırlatacağız.  Gibbon, “Roma  imparatorluğunun  Gerilemesi    ve  Yıkılışı”   adlı  eserine   şöyle  başlıyor:  “  Bir  şehrin   ve  çevresinin  adi  kavgalarından, gerileme  halindeki    Yunanlıların   alçaklık    ve  analşmazlıklarından  sonra.  Şimdi, muzaffer   Türklere   yükseleceğim…”Elbette   herkes  Gibbon’un  anlattıklarını  izlemeyebilir.  Ama, daha  başka   tarihçilerde  Osmanlı  düzenine  hayran  kalmışlardır :  Dikkati  çeken  dini  bir  hoşgörü. Bir  kölenin   bile  başvezirliğe  kadar   yükselmesi  olanağını  sağlayan “Yeteneğe   açık   meslek  ilkesi  gibi.
    Tarihten   gelen  tutumlar,  Türkler’in  Avrupa  Konseyi : NATO    ve  öbür   Batı  örgütleri  içinde. Bizimle  kaynaşmasıyle. Kuşkusuz,  giderek  güçlerini  yitirmektedir. Yine  de  bazı  kimselerin  Türkler  üzerine  garip  fikirler  besledikleri  görülüyor.  Sözde,  Türkler, çocukları  yiyen  (yamyam)   Kavuklu, sayısız  karıları. Cariyeleriyle  divanlarda  bağdaş  kurup  oturan. Kıvırcık  saçlı  yamyamlardır.
AVRUPA  KONSEYİNDEKİ  Türk  delegelerinden  biri    1949’da  ilk  defa  Strasbourg’a   gittiği   zaman. Bir   Batı  devleti  delegesi  yanına  gelip  ciddi  ciddi, Türklerin  o  zamana  kadar     “kuyruklu”  olduklarını  sandığını   söylemiş  . Bunu  bana  kendisi  anlattı… Kuyruklu  olmadıklarına   nasıl   inandığını.  Doğrusu  anlayamadığımı  da  burada   belirteyim.  Son  sekiz  yıl   içinde   altıyüz bin  Türk  çalışmak  için  (başka  Batı  Almanya  olmak  üzere)   Batı  ülkelerine  akın  etmiştir.  İlk  defa  bu  kadar  kabarık  sayıda  Türk, Batı  Avrupa’ya  girmektedir.  (Askeri  fetihleri   sırasında,   Viyana  şehrinin surlarından  öteye    geçememişlerdi.)  Bu  akın,  sayıca  az,  iyi  öğrenim  görmüş.  Batılılaşmış  Türk  diplomatları.  Resmi  memurlarının  Strasbourg   ve  Brüksel’e   gidişine   hiç   benzememektedir.Çünkü,  bu   sefer  ıssız  Anadolu   köylerinden  kopan. Yüzbinlerce  sıradan  Türk,  Batı  uygarlığının  doğruca  göbeğine  girmektedir.
                                                              -Devam  edecek -

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.