Enkazdan Başörtülü Teyze Çıktı Ne Yapalım ?
Ülkenin bir kısmında iç savaşı düşündüren görüntülerin yaşandığı, ülkece kan banyosu yaptığımız ve hemen her gün şehit haberleri aldığımız, hukukun hak ile yeksan olduğu şu günlerde birileri hayatının en mutlu günlerini yaşıyormuş
Bakmayın bu şahsın bu günlerde milli, anti-emperyalist ve Kemalist geçinip ordumuza methiyeler düzdüğüne. Geçmişte PKK kamplarında Öcalan’a gül verirken İkibin’e Doğru dergisinde kanlı örgütü ve Kürtlerin bağımsızlığını alenen destekleyip Türk ordusunun Kıbrıs'ta işgalci ve Atatürkün faşist olduğunu bile ileri sürmüştü.
Yolunun kesiştiği bir çok kişinin ajan provakatör olarak nitelendirdiği karanlıklar prensinin 12 Eylül darbesinin yolunu döşeyen 1977'nin Kanlı 1 Mayısında oynadığı rol hakkında soru işaretleri halen sol kesimlerde zihinleri kemirmektedir.
Partisi %1’I hiç bir zaman aşamamış olmasına ragmen güvenlik ve hukuk bürokrasisindeki etkinliği yaşadığımız bu dönemde olduğu gibi 28 şubat sürecinde de kendisini hissettirmekteydi.
Bu gün AKP’nin iktidar olmasında milletin üstüne kabus gibi çöken ve ekonomisini darmadağın eden 28 Şubat cinnetinin toplumda oluşturduğu dip dalgasının büyük rolü vardır.
Bu süreç içinde aklın ve mantığın alamadığı, bu kadarı da olamaz dedirten, azıcık insafı olan sağcı veya solcu ne olursa olsun herkesi isyan ettiren zulümlerin mutfağında bugün Erdoğan'ların mevzimize gelmesinden sevinç duyuyoruz, Muhafazakarlala vatan cephesi kurduk diyen bu münafık adamın ekibinden insanlar vardı.
Şubat ayı geldi, uzun uzadıya o dönemde yaşanan çarpıklıklardan bahsetmeyeceğim. Muhtemelen havuz medyasında konunun mevcut iktidar tarafından bir mağduriyet öyküsü olarak sündürüldüğü ve propaganda faliyetine dönüştüğü bir çok programa rastlayacaksınız.
Ben sizlerle bunu insan olan düşünemez diyeceğiniz bir 28 şubat anısını paylaşarak Perinçeklerin kafa yapısını daha iyi anlamanızı sağlamak istiyorum.
Bahsedeceğim olay 17 Ağustos depreminin ekonomik ve sosyal etkilerinin hissedilmeye devam edildiği, devletin kurumlarının olası bir büyük felakette alması gereken önlemleri tartıştığı bir toplantıyla alakalı.
Sağlık bakanlığı kitlesel bir felaket karşısında ambulans hizmetlerinin koordinasyonuyla ilgili 1. Ordu'dan görüş istemektedir.
Bu konuyla ilişkili bir andıç yayınlanır ve olası bir depremde cumhuriyetin temel niteliklerine uymayan kılık kıyafetlere sahip insanların silahlı kuvvetlere ait ambulanslara alınmasının sakıncalı olacağı yönünde fikir beyan edilir.
Demek ki neymiş efendim enkazdan başörtülü bir teyze veya sakallı bir amca çıktığında askeri değil sivil ambulanslar kullanılmalıymış.
Bu laik bir kafa yapısı değil, gezegenimizde normalde olmayan girdiği her ortamı çürüten Perinçeğin Stalinist ve Hitler faşismi karışımının bir kafa yapısıdır.
O gün o toplantıda bulunan sağcı-solcu muhafazakar bilinen herkesin yuh artık bu kadarda olmaz der gibi sıkıntı içinde birbirine baktığını ve kafalarını sallayarak huzursuzluklarını ifade ettiğini fakat bir Allah'ın kulunun çıkıp itiraz edemediğini hatırlıyorum.
Bazen çok küçük bir azınlık tarafından oluşturulan cinnet hali toplumun tüm kesimlerini esir alır ve kimse ağzını açacak cesareti kendinde göremez. Toplum tam bir umutsuzluk hali yaşar. Sonrasında bu utancı daha fazla kaldıramayan toplumun vicdanı insanları hayret içinde bırakan gelişmelere yol açar.