BATIRILAMAYAN GEMİ TÜRKİYE
Türkiye’de terörü perdeleyen ve her fırsatta ‘katil devlet’ vurgusu yapmaktan çekinmeyen bir kitle var. Tarihçi Erhan Afyonca’ya göre :
-SSCB’nin yıkılmasından sonra bizdeki sosyalistler işsiz kaldılar. Her fırsatta ele geçiremedikleri devletten intikam almak için faaliyet gösteriyorlar. Ermeni meselesi gibi Türkiye’nin birçok milli meselesinde aynı isimlerin bildiriler yayınladığını görüyoruz. Barış kisvesi altına saklanılarak canlarını hiçe sayan güvenlik güçlerimiz karalanıyor. Türk ordusu terör operasyonu yaptığı yerlerde. Taş üstünde taş bırakmayarak o bölgelerde bir günde asayişi sağlayamaz mı? çok rahat sağlar. Ancak halkın zarar görmemesi için kendi canlarını feda ederek. Adım adım asayişi sağlamaya çalışıyorlar. Niye bu fedakarlık görülmüyor?
-Tarihi belgelerde yer alan Kürdistan vurgusu. Bölücü örgüt tarafından referans olarak gösteriliyor. Bu Kürdistan kelimesi ne anlama geliyor?
- Osmanlı belgelerinde geçen Kürdistan ifadesini . Alt yapısına bakmadan siyasi amaçları için kullanmaya çalışıyorlar. Birleşik Krallığa bağlı İskoçya gibi bir model peşindeler. Ancak farkında olmadıkları İskoçya tarihi bir krallıktır. 1707 de iki ülke parlamentolarının onayladıkları Birleşme Yasası ile birleşmişlerdir. Kürdistan isminin ise tarihte böyle geçmişi yok. Osmanlı döneminde Kürdistan , 19. Yüzyıldaki kısa bir dönem hariç. İdari değil coğrafi bir bölgenin adıydı. Bütün Güneydoğu Anadolu’yu içine almıyordu. Osmanlı’nın Kürdistan diye nitelendirdiği coğrafya Cizre, Bitlis, Hasankeyf, Siverek, Çemişgezek gibi genellikle bir kalesi olan aşiret beylerinin yönetimindeki bölgelerdir. Osmanlı döneminde Diyarbekir, Van, Urfa, Mardin gibi bölgeler merkezden gönderilen valiler tarafından yönetilmiştir. 1847 yılının aralık ayında Kürdistan Eyaleti kuruldu. Merkezi Ahlat bu eyalet Diyarbekir Eyaleti ile Muş, Van,Hakkari sancakları ve Mardin, Cizre, Bohtan kazaları bir araya getirilerek oluşturulmuştur. Zamanla bu eyaletin sınırları değiştirildi. Kürdistan eyaletinin Osmanlı idari tarihindeki yeri yaklaşık 20 yıldır.
- İslam dünyası yüzyıllar sonra yine mezhep savaşlarının ortasında kaldı. Bu vahşet sadece bir mezhep savaşı olarak görmek tarihsel gerçeklerle örtüşüyor mu?
- Mezhep savaşları din savaşlarından daha acı sonuçlar verir. Çünkü mezhep savaşları sadece ülkeler arasında olmaz. Birçok ülkede iç savaşa da sebep olur. Avrupa asırlarca bununla uğraştı. En dikkat edilmesi gereken meselelerden birisi bu durum. Avrupa’daki kadar şiddetli olmasa da mezhep savaşları İslam dünyasında da yaşandı. İslam dünyasında mezhep savaşlarının Avrupa’daki kadar yayılmamasının sebeplerinden biri Selçukluların İslam dünyasında önemli bir rol oynayarak Abbasi Hilafetini Şii Büveyhilerin baskısından kurtarmasıdır. Osmanlı imparatorluğunun dünyaya yön veren gücü. Büyüklüğü de mezhep savaşlarını kontrol altına alan bir unsur olmuştur. (zira tarih akıl verir, uyarır.)
- Bir Şii din adamı üzerinden dünyayı ayağa kaldıran İran, 400 bin Müslüman ölürken, milyonlarca insan mülteci durumuna düşerken Esed yönetimine destek verdi. İran’ı bu tutumunu nasıl değerlendirmek gerekir?
- İran dünyanın en eski medeniyetlerinden biri. Diplomasi konusunda çok usta. İran’ı asırlarca Araplar ve Türkler yönetti. 642’de Hz. Ömer dönemindeki Nihavend savaşından Şah Rıza Pehlevi Aralık 1925 te kendini Şah ilan edene kadar. Bir-iki istisna haricinde İran’da İran asıllı hanedan yoktu. Ancak İran ülkesini kim yönetirse yönetsin. Kendi kimliğini muhafaza etmeyi başardı. İran, Osmanlı döneminde Avrupa’nın gözdesiydi. Şii İran ile Hıristiyan Avrupa devletleri ve Papalık. Birçok kez Türkiye aleyhine ittifak kurdular. İran, bugün de tarihi devlet geleneğine göre. Çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. (peki biz ne yapıyoruz? T.C. Devletini zayıflatmak için birbirimizi yiyoruz. Lazı, kürdü, gürcüsü fark etmiyor. Biz kardeşiz kız verdik kız aldık. Ama bu bozgunculuk bizi iflah etmez. Sayı önemli değil. ABD, Rusya, Çin ve diğer ülkeler Türkü esir edemez. Mezhep savaşları bizi yıkamaz. Denemeye kalkışanlar yok oldular ve olacaklar.
- Şimdi durum nedir? – Son 25 yıldaki siyasi hadiseler İran’ın işine yaradı. İran’ın yayılacağı bir zemin oluştu. İran’ı dizginleyecek unsur Türklerdir. (tarihte Otluk Beli savaşı ve Çaldıran savaşı bu savaşlar Türklerin zaferiyle sonuçlandı) 78 milyonluk İran’da yaklaşık 30 milyon Türk yaşıyor. Birkaç milyonda İranlılaşmış Türk var. Ülkede İranlıların oranı ise yüzde elli civarında. Ancak kuvvetli mezhep bağları milli kimliği bastırdığı için. İran’da şimdiye kadar fazla sıkıntı yaşanmadı. Son 10-15 yılda ise İranlı Türkler arasında Türk kimliği yavaş yavaş ön plana çıktı. Bu ileride İran’ın en büyük sıkıntısı olacaktır.
Her zaman toplumsal barışı koruduk – yaşadığımız coğrafyada büyük bir kaos yaşanırken Türkiye toplumsal barışını korumayı başarıyor. Bunun tarihsel geçmişi ile bir ilişkisi var mı?
-Evet var. Türkiye büyük bir imparatorluk geleneğinden geliyor. Hem bu devlet geleneğimiz. Hem de mensup olduğumuz dinimiz. Bu kadar terör baskısı altındayken toplumsal barışın korunmasını sağladı. Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde Türkiye’deki terör olaylarının yarısı meydana gelseydi; iç savaş çıkardı. Ancak biz İslami kimliğimiz. Hem de imparatorluk geleneğimizle bu felaketten uzak durduk. Türkiye din, mezhep ve etnik kimlik farkı gözetmeden vatandaşlık bağı olan herkesin ülkesidir. Bu ülke sonsuza kadar yaşayacaktır. Yazı başlığını devamlı kullanıyorum
Kaynak Kişi : İsa TATLICAN
Not: Kıbrıs Barış harekatında Şehitlerin varlığı an beyan ortadadır. Beş parmak dağlarına tankı çıkaran askerin sözleri : O zaman bana düz göründü. Yardım edenler vardı. Aşağı indirmede zorluk var. Çünkü tank yolsuz belsiz doğu yamacında, parola –şehitler ölmez vatan bölünmez. Anlayana sivri sinek saz anlamayana davul zurna az.