GÜZEL ÇOCUKLAR
Yeni yılın ilk günleri, yine zor günler yaşıyor ülkemin toprakları. Yine kötü haberler geliyor ülkenin güneydoğusundan.
Öğrenciler okullarına gidemiyor, öğretmenler evlerinin içinde kör kurşunlarla ölüyor, askerler evlerinin kapısında vuruluyor, genç bir kadın evinde kahvaltı sofrasında otururken, bir anda yere yığılıyor, nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla.
Bir çocuk sokakta oynarken değiyor kurşun güzel başına. Sıyırıyor hayallerini, geleceğini, alıyor elinden umudunu, coşkusunu; alıyor elinden yarının güzel günlerini.
‘Çocuklar inanın, inanın çocuklar, güzel günler göreceğiz, güneşli günler’ diyemiyoruz onlara. İnanmıyor artık çocuklar, başka bir hayatın olduğuna, başka bir yerde insanların her güne kaygısız, tasasız uyandığına; sokaklarda özgürce koşulduğuna, bir simitin, bir gazozun dostça bölüşüldüğüne…
Bilmiyor ki çocuklar, büyüklerin dünyasını, bilmiyorlar ki, neyi bölüşemediklerini, aynı topraklarda yüzyıllardır birlikte yaşayan, aynı toprağın, aynı havanın, aynı suyun insanı olan bizlerin neyi paylaşamadığını.
Bilmiyorlar ki, kimseye kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyen bir terörün ortasında kalmışlar da, kimse bir çözüm bulamıyor. Büyük adamlar konuşuyorlar kendi aralarında; savaş diyorlar, özyönetim diyorlar, benim diyorlar, siz biz diyorlar, sonu olmayan bir kavganın içine giriyorlar da, bir kelimecik anlamıyor güzel çocuklar.. Babasının neden bir daha gelmediğini anlayamıyor, annesinin bir daha hiç konuşamayacağını düşünemiyor. Bütün bunları da onlar için yaptıklarını söyleyenleri ise hiç anlayamıyor.
Bir tek insanın dahi öldüğü, bir tek çocuğun anne, babasına ağıt yaktığı yer, yaşamın bittiği yerdir. Yaşamın bittiği yerde ise, konuşacak ne bir kelime, ne de hesap kitap vardır. Ancak ve ancak çocukların gözyaşını dindirmek, hayatı yaşanılır kılmak vardır yeniden…Hep birlikte ve ayrı gayrı gütmeden, dikenlerin üstüne yürümek vardır. Siz, biz olmadan, yanacaksak birlikte yanmak vardır. Bu acıyı, bu ateşi söndürmekten başka yol yoktur…