GERİDE KALAN YILLAR
Bu yazıyı yazdığım günün sabahı işe gitmek üzere otoparktan çıkmaktayım. Sokağın başındaki ışıklarda bekleyen araçlar otopark çıkışına kadar sokağı doldurmuş olduklarından otoparktan çıkış mümkün değil. Günümüz Türkiye’sinde yeşil yanacak, sokak boşalacak, sonra da otoparktan çıkış yapacaksın. Bunun dışında bir seçeneği yaşadığımız yıllarda artık düşünmek bile abesle iştigaldir. Tam bunları düşünürken beklenmedik bir gelişme ve eski model bir araç içinde 60 yaşlarında bir kişi eli ile işaret vererek yola çıkmam için bana izin veriyor. Tam 38 yıldır İstanbul’da araç kullanan ve İstanbul trafiğini iyi bilen bir kişi olarak böyle bir jestle karşılaşmak inanın insanı şaşırtıyor. Egoizmin dorukta olduğu yılları yaşarken böyle bir olayla karşılaşmak gerçekten mucizedir.
Sanıyorum 1990lı yılların ilk çeyreği idi: SSCB dağılmış, Rusya olmuş, yeni birçok devlet bağımsızlığını ilan etmişti. Şuanda Azarbeycan’da Türk İş Adamları Derneği Başkanı olan Sayın Cemal Yangın o tarihe kadar kapalı kutu olan Gürcistan’dan dönmüştü. Yaşamın nasıl olduğu yolundaki soruma: 1955-1960 arası Türkiye şartlarında diye cevap vermişti. Kastettiği şey, geri kalmışlık değil; dürüstlük, insanlık, saygı gibi erdemlerdi.
Çünkü bizde 1983lü yıllarda zengini sevmek, para için her şeyi yapmak modası başlamıştı. Yine o yıllarda benim memurum işini bilir olmuştu. Geride kalan yıllar akıp gittikçe dini alet ederek yozlaşmada hep üstüne koyduk. Bugün öyle bir noktaya geldik ki ayakkabı kutular işlev yitirdi, yatak odaları, yatak odası olmaktan çıkıp, kasa daireleri haline dönüştü. Geride kalan yıllar bizi öyle bir noktaya getirdi ki hediyeler ülkenin çok büyük bir çoğunluğunun hayatı boyunca kazanmayı dahi hayal edemeyeceği bir servet boyutuna yükseldi. Bu bağlamda saatlerimiz İsviçre’den getirilmeye başlanıldı. Çıkolota kutuları altına dolar veya Euro konulmazsa hediye olarak kabul görmez hale geldi.
Size bir şey söyleyeyim mi?
Bugün için 1-2 saat içinde ister Samsun üzerinden, ister Ordu üzerinden olsun İstanbul’dan Fatsa’ya gidebiliyoruz. Dünyanın bir ucundan diğerine gidebilme olanağına sahibiz. Ne tekim dünyanın en batısındaki Şili, Arjantin ve Küba’dan, en doğusundaki Çin, Vietnam, Singapur, Malezya’ya, en kuzeydeki Finlandiya’dan, en güneyindeki Ümit Burnuna kadar dolaştım. Ama ben geride kalan yıllardan, gece bekçilerinin uzun uzun düdük çaldığı Fatsa sokaklarında yürüdüğümüz saf ve düzgün insanların işgal ettiği eski Fatsa sokaklarını özler oldum. Rahmetli İhsan Topaloğlu başkanımın saygı gereği, Cumhuriyet Meydanında fötr şapkasının çıkarıp köyden inen Ayşe Teyzeyi, Ali Dayıyı selamlamasını özledim. Ya! Kısacası ben belki olanakları kısıtlı ama, dürüstlük misali olan, yalakalık kokmayan, riyadan uzak eski yılları özledim.
Hepinizin yeni yılını bu duygularla kutluyorum.