Uçak kime düştü?
1-Ülkeler arası ilişkilerin belirlenmesinde, tanımlanmasında kuşkusuz coğrafyanın, stratejik konumun, her türlü yer altı yer üstü kaynakların, diplomasinin, tarihin ve tarihi derinliğin önemli bir yeri vardır.
Ancak, son zamanlarda Türkiye özelinde bir kere daha görüldü ki; eğer bir ülkenin yeterli, işlevsel bir ‘güç’ü yoksa, yukarıda saydıklarımız anlamsızlaşır, bir anlamda buharlaşıp gider.
Uzun yıllardır, Osmanlı’nın yenilmeye başladığından bu yana , Batı( daha doğrusu, dünya) Osmanlıların / Türklerin, Türkiye’nin kullanacak ‘güç’ü, şu veya bu manada bir güçten bahsedilse de bunu kullanacak iradesinin, cesaretinin olmadığına inanıyordu.
Türkiye’ye karşı geliştirdikleri tavırları da bu inancın üzerine bina ediyorlardı.
2- Ancak… Türkiye Rus uçağını düşürmekle , bütün dünyaya göstermiş oldu ki ; Türkiye’nin belli bir güç’ü vardır. Bu ‘güç’ü kullanabilecek iradesi de mevcuttur.
Bu gerçekliğin ortaya çıkmasıyla da bir anlamda her şey değişmiştir.
Abartarak , agresif bir dille ifade edersek , Türkiye bir uçak düşürerek dünyanın tekerine çomak sokmuştur.
3- Bakmayın siz Rusya’nın düşen uçağından sonra tehditler savurmasına ve yaptırımlar uygulamasına .
Türkiye’nin düşürdüğü uçak asıl ‘Batı’yı etkilemiştir.
Uçak aslında ‘Batı’nın ocağına, kucağına düşmüştür.
Düne kadar bir yanağına tokat vurulduğunda , öteki yanağını çeviren Türkiye’nin yerine , gerektiğinde , üstelik netice alacak bir biçimde güç kullanabilen bir Türkiye’nin ortaya çıkması asıl ‘Batı’yı tedirgin etmiş daha doğrusu Batı’nın tavrı Türkiye’ye (konjonktürel de olsa değiştirmiştir
AB’nin yıllardır buzdolabına koyduğu fasılların müzakeresini birden açmış olması …
ABD’nin , Kıbrıs konusunu en kısa zamanda bir çözüme ulaştırılacağını açıklaması…
Merkel’in nezdinde Almanya’nın Türkiye’ye yaklaşması .
Türkiye tezlerini desteklemesi…
Kazakistan’ın, İran’ın , Japonya’nın arabuluculuğa soyunması…
Bunların ve benzeri gelişmelerin ana nedeni Türkiye’nin ‘uçak düşürme’ eyleminin tetiklediği şeylerdir.
4- Meseleyi bir de ; uçak düşürmeyle beraber , Türkiye’nin PKK’yla yürüttüğü mücadele , Musul’a asker göndermesi ve / veya Musul’daki askeri varlığını açık etmesiyle birlikte düşünürsek daha iyi anlaşılacaktır.
Bundan sonra , özellikle Ortadoğu’da durum eskisinden farklı olacaktır.
Suriye üzerinden birbirlerini sınayan ve silahlarını deneyen ülkeler artık attıkları her adımda , alacakları her tavırda Türkiye’nin ne düşündüğünü kale alarak hareket edecektir.
Bundan sonra dünya Esed’i farklı değerlendirecek DAEŞ’le mücadele farklı bir mahiyet kazanacaktır.
5- Türkiye bu noktaya ‘ince siyaset’ yaparak ustalıklı bir diplomasi yürüterek falanda gelmemiştir.
Sadece Suriye konusunda , yalnız kalma pahasına haksızlığa ve zulme karşı çıkmış. Suriye halkının ve insanlık onurunun yanında yer almış . bu konuda samimi tavrını ısrarla sürdürmüştür.
Israrla ‘doğru’nun yanında durması ; yanlışların , kasıtların , oyunların tuzakların v.s. ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Umarım Türkiye tarihin ve şartların akışı içinde kendini üzerinde bulduğu yolu terk etmez. Umarım yeniden, bir kere daha ‘dünya güçler dengesi tuzağına düşmez.
Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini(anasını)
Namık Kemal
Ulu Önder Atatürk şöyle cevaplar:
Vatanın bağrına düşman varsın dayasın hançerini.
Elbet bulunur kurtaracak bahtı kara maderini
Mader:Anadır.
Türkler öldürülebilir fakat esir olarak yaşatılamaz. Napolyon Bonapart (Fransız İmparatoru )
Türkiye Cumhuriyeti Batırılamayan gemidir. Bu gemi cami yakmakla , okul yakmakla batmaz. Okulu yakan intihara gider. Yakanın yaşaması imkansız olur. Yazık ancak çıldıran insan bunu yapar. Kendi mezarını kazan insan durumuna düşer.
Saygı ve sevgilerimle.
Kaynak kişi: Hüseyin BESLİ