BEŞAR ESAT'N YAPMASI GEREKEN NEDİR?
Suriye Devlet Başkanı Başar Esat’ın çok zor durumda olduğu görülüyor. Arap ülkelerinde orta sınıfın liberalizme açılmak için başlattığı Arap Baharı’nın Batılılar tarafından çalınmasından beri bölgedeki hiçbir ülkede huzur yok. Libya param parça oldu. Mısır darbelerle sarsıldı. Tunus ise şimdilik istikrara kavuşmuş görünüyor. Yemen diken üstünde. Körfez Savaşı’nda beri yerle bir olan Irak’ta istikrar kurulamıyor.
Suriye’de BAAS’çı Beşar Esat’ın başında bulunduğu rejime karşı harekete geçen muhalifleri Batı ülkeleri arkalamakta gecikmedi. Başını ABD’nin çektiği koalisyon, bu bölgeyi arka bahçesi yapmak için savaş malzemeleri de içinde olmak üzere muhaliflere her türlü desteği yaptı. Suriye rejiminin kısa sürede pes edeceği sanılıyordu. Türk hükümeti de Sünni Arap dünyasının liderliğine oynadığından ve Suriye’de Sünni bir rejim kurma hayaliyle Batılıların yanında yer aldı.
Suriye için bu belalar yetmiyormuş gibi Irak topraklarından çıkan IŞİD kuvvetleri de ülkenin büyük bir bölümünü işgal altına alarak burada dünya tarihinin gördüğü en vahşi yönetimlerinden birini kurdular. Şimdi Suriye topraklarının önemli bir bölümü koalisyon güçlerine dayanan muhaliflerin, IŞİD’in işgali altında. Kuzey’in bir bölümünde de Kürtler kendi yönetimlerini kurmuş durumda.
Bu durum, Türkiye’nin 1918’den sonraki durumunu andırıyor. Türkiye de Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri olan İngiltere, Fransa, İtalya tarafından nüfuz bölgelerine ayrılmış, Önce geçici kaydıyla bir kısım toprakları işgal edilmiş, Sevr Anlaşmasıyla da parçalanmıştı. Yurdun çeşitli yerlerinde patlak veren iç ayaklanmalar da cabası. Suriye rejimi bugün nasıl Şam ve çevresine sıkışmışsa Meşru Ankara Hükümeti de 1920’de İç Anadolu’ya ve Karadeniz bölgesine sıkışmış bulunuyordu.
Hiçbir ülkenin durumu ve hiçbir savaş birbirinin aynısı değildir ama Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı yılları ile Suriye’nin bugünkü durumu birçok bakımdan benzeşiyor.
ABD emperyalizminin bölgedeki hâkimiyetine karşı olduğumuz için Beşar Esat’ın Batılılara ve onların desteklediği muhaliflere karşı başarı kazanmasını, fiilen ve fena halde bölünmüş Suriye’nin yeniden birleşmesini istiyoruz. Ancak Suriye rejiminin zaaflarını da gözden ırak tutmuyoruz. Bu rejim, Esat ailesinin egemenliğini esas alıyor ve Suriye’de nüfus olarak azınlıkta bulunan Nusayri mezhebine dayanıyor. Serbest seçimlere yer vermiyor. Suriye’deki azınlıkların millî haklarını gözetmiyor.
ÇÖZÜM HALK DEVLETİNDE
Beşar Esat’ın emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin Suriye’ye egemen olmak ve onu parçalamak yolundaki çabalarını boşa çıkarmak için yapması gereken şey, iktidarı halka devretmektir. Ancak emekçi halka dayanan yönetimlerdir ki ülkelerine göz dikenlerin hakkından gelebilir. Kendisini iktidarın ve ülkedeki zenginliklerin gerçek sahibi olduğunu gören halk, bunları herkesten daha iyi savunur.
Bunları yazarken gene Türk Kurtuluş Savaşı’nı düşünüyorum. Türkiye’yi emperyalistlere teslim etmemeye karar veren Kuvayı Milliyecilerin sola, sosyalizme yaklaşmaları, Halkçılık programından bir anayasa çıkarmaları, Türkiye’yi bir “Halk Devleti” olarak nitelemeleri bu yüzdendir.
1920 yazı, Ankara Hükümeti’nin en bunalımlı dönemidir. Yunanlılar bir kez daha ileri harekâta geçmişlerdir ve Temmuz’da Trakya’dan başka Bursa’yı da işgal etmişlerdir. Halk iç bölgelere karmakarışık bir halde göç etmektedir. TBMM’nde bunalım had safhadadır. Kurtuluş yolu olarak Kafkaslardan Yeşilordu kuvvetlerinin çağrılması, Hindistan Müslümanlarından asker istenmesi gibi görüşler dile getirilirken bazı mebuslar daha esaslı bir yol önermişlerdir. Halkçı olunması ve idarenin doğrudan doğruya halka verilmesi. Mustafa Kemal Paşa da halkçı olacaklarını ve yönetimi halka vereceklerini söylemiştir. Saruhan mebusu Celal Bey (Bayar) Bursa’nın tesliminden bursa burjuvazisinin sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.
Kurtuluş Savaşı yıllarında “millet” kavramının yalnız Türkleri değil, Anadolu’da yaşayan bütün Müslüman unsurları kapsayacak biçimde anlaşılması ve anlatılması da milli birliği kurma zorunluluğundan kaynaklanmakta idi.
Beşar Esat rejinin şimdi Suriye topraklarında kurulmuş bir yönetim biçimini göz önüne almak gibi bir şans da vardır. O yönetim, Türkiye hükümetinin düşman gözüyle baktığı ama dikkatle üzerinde durulması gereken yeni bir oluşumdur. Kuzey Suriye’de oluşan kanton yönetimlerinde Kürt, Arap, Süryani halklarından oluşan ve kendi kendini yöneten bu oluşumlar, IŞİD gericilerine karşı en etkili savunmayı yapmaktadırlar. Bunun nedeni, tam da TBMM’nde 1920 Temmuzunda dile getirilen kurtuluş için yönetimi halka verilmesi, daha doğrusu halkın yönetimi doğrudan doğruya ele almasıdır.
Başar Esat, Suriye’de yönetimi doğrudan doğruya halka verirse, ülkedeki bu kargaşadan nur topu gibi bir devrim de doğmuş olur. Suriye’de çiçekli bir bahar başlar ve bunun etkileri bütün Ortadoğu’da görülür.