Görüntülenen Sayı: 2316
2803 | Yayım Tarihi: 11 Aralık 2015 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » "Duyarsızlığın siyasallaşmas..."

"Duyarsızlığın siyasallaşmas..."


Facebook'ta Paylaş

    KÜRT   siyaseti  açısından   Türkiyelileşmenin   herkes   tarafından   görülen  ironik  tarafı, kendileri  Türkiyeli  olmayan  bir   cenahla  gerçekleştirilmeye  çalışılmasıydı.Öcalan  bu  basit  gerçeğin  farkında   değil  miydi?  Yoksa  bilerek  mi  yaptı   bilmiyoruz. Belki  de   çıkış  noktası  tam bu  olmamakla  birlikte.  Süreç  içerisinde  Kandil’in  belirleyiciliği  ile  bu  duruma  gelindi. Ama  şu  anki  HDP’nin  Kandil  açısından  epeyce   ‘kullanışlı’  hale  gelmesinin  zemini   pratikte   böyle  sağlandı.  Siyasi  tercihlerin  önüne  her  gelindiğinde   iç  tartışma  HDP’yi  Kürdi  olmaktan  ziyade   ‘devrimci’   sol  bir  çizgiye  doğru  itti. Kısaca  söylemek  gerekirse, Kandil    kendi   Kürt  partisi  HDP’ye  şiddet   yanlısı   arkaik   solu  bekçi  kıldı…
    Söz  konusu  strateji   Kandil’in  Suriye  siyasetine   destek  vermek   üzere   kullanılırken,  örgütün   Türkiye  tabanından   çatlamalara  neden  oldu.  PKK/HDP’ye  destek  veren   kitle  bütün  çağrı    ve   zımni  tehditlere  rağmen 
‘öz savunma’    davetine    icabet   etmedi.   Ayrıca   PKK’lı  ‘değerli  aileler’ düzleminde   bile  büyük  bir  kopuş  yaşandı. Örgüt  yüzlerce  mensubu   ve  akrabaları  için  infaz   emri  çıkarmak  zorunda  kaldı.  Mantıken  böyle   bir  dağılma  sürecinin  hükümetin    elini  rahatlatması,   boşluğu  dolduracak    adımların  atılabilmesi  gerekirdi. Ama öyle olmadı … Özel tim mensuplarının duvar yazılarından ölmüş kişilere muamelelere uzanan çeşitli eylemleri denklemi  her geçen gün tersine çevirdi. Burada polisin psikolojisini de dikkate almamak haksızlık olur. İnsanlar bölgeye giderken muhtemelen ve her an ölebilecekleri bilinciyle görev yapıyorlar. En yakın arkadaşlarını kaybediyorlar… Ne var ki polisin kendi psikolojisini’ rahatlatmak ‘ üzere yaptıkları, bölge halkının psikolojisini tam aksi yönde tetikliyor.
    Böyle bir ortamda Tahir Elçi’nin ölümü önemli bir sınav teşkil etti. Savcının olay yeri incelemesinin defalarca engellenmesinin bir işlevi var. Belki muhtemel suçu PKK üzerine yöneltiyor ama bölgede devletin ne denli etkisiz ve güçsüz olduğunu da göstermeye çalışıyor. Bölge halkı karşılarında ‘ciddi bir devletin ‘ var olup olmadığını sorguluyor… Devlet Tahir’e karşı bir girişimin olabileceğini nasıl düşünemiyor? Nasıl onu koruyamıyor? Savcılık olay yeri incelemesini sokağa çıkma yasağı varken niçin yapmıyor?
    Hükümet içinde birçokları ve ‘’ kendilerine AK Partili diyenler ‘’ PKK’nın apaçık yanlışlarına ve siyasi yozlaşmasına işaret edilerek bu mücadelenin kazanılacağını düşünebilirler. Ancak siyasi tespitlerle psikoloji aynı yönde gitmiyor. PKK’nın ne olduğu ve ne yaptığı konusunda bölge halkı da büyük çapta aynı teşhislere sahip… Ama esas mesele devlete inanç ve güvenin de aynı hızda yıpranıyor olması.
    Evet , savaşın yeniden başlamasının ve ölümlerin sorumlusu PKK. Ancak bölge halkının devletle olan mesafesinin artmasının ve hissettiği yabancılaşmanın sorumlusu AKP… Çünkü yönetiyor. Bu yabancılaşma PKK’nın yeniden ve yeniden savaş başlatabilmesinin, yanlışlarının riskini taşıyabilmesinin de koşulu. Sonuçta hayat PKK’nın yanlışlarının unutulduğunu , kanıksandığını ,buna karşılık devletten beklentilerin karşılıksız kalmasının ağır ve kalıcı bir tahribata neden olabildiğini ortaya koydu. (Diyarbakır’da 1516-1520 yıllarında dönemin Diyarbakır valisi Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından yaptırılan ve kubbelerinin kurşunla kaplı olması nedeniyle ‘’Kurşunlu’’ diye de anılan Osmanlı Camisini yaktılar). Bölgeden  bakıldığında AKP’nin insani duyarlılıktan siyaset üretebildiği gözüküyor. Ama siyasetten insani duyarlılık üretmekte de zorlanılıyor. Dolayısıyla eşitlik yönünde atılabilecek ama atılmayan her adım ‘duyarsızlığın  siyasallaşması’ olarak okunuyor.
    Hükümet reformlara hazırlanırken şu noktayı unutmamalı : Yapılacaklar  hızla yapılmalı. Yapılamayan reformların da niçin yapılmadığı, hangi koşulda ve ne zaman yapılabileceği söylenmeli, Kürtlere bir perspektif verilmeli. Aksi halde onları bu PKK’ya rehin vermiş oluruz.

     Kaynak Kişi: Etyen Mahçupyan

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.