2023'E HANGİ YOLDAN VARILIR?
2023’e hazırlanan ülkemizin bir an önce kurtulması gereken nice ayak bağları var.
Güncel olarak hızımızı kesen olgulardan biri hiç kuşkusuz terör...
Terörü bitirmeden mutlu yarınlara ulaşmak mümkün değil...
Öte yandan “adil paylaşımı” uygulamaya koyamayan bir Türkiye’nin, sıradan ülkeler arasından sıyrılması imkânsız görünüyor.
Mevcut halimizin şu anki tablosu:
Bölgeler arası gelişmişlik farkı ya da uçurumu…
Sosyo-ekonomik katmanlar arası gelir adaletsizliği…
Henüz kontrol altına alınamayan kayıt dışı ekonomi…
Yasal kayıt altında bulunan ticaret erbabının vergi yükü altında inlemesi…
Sokaktaki vatandaşın cebinden alınan aşırı dolaylı vergi…
Belli bir mesafe kat etsek de hala düşüremediğimiz faiz yükü…
İş dünyasının yıllardır eksikliğini duyduğu devasa ara eleman ihtiyacı…
Bütün bu sorunlar ortada dururken bu ülkede bir yatırım patlaması bekleyemezsiniz.
Yatırım olmadan da bu ülkeyi uçuramazsınız.
Yatırım, istihdam ve üretim…
Türkiye; bu üç sihirli kavramı yan yana getiremezse yerinde saymaya devam edecek…
Şükür ki; yeni formül arayışı gerekmiyor.
Mevcut formülü uygulamak yeterli…
Ve elbette sivil anayasa…
Demokratik olduğunu savunan bir ülkede bu güne kadar siviller hiç anayasa yapamadı.
Sivillerin nasıl yaşayacağına hep “asker” karar verdi.
Şu an kullandığımız anayasa, bu güne kadar yamalı bohçaya dönüştürülmüş 82 anayasasıdır.
Ve 12 Eylül Askeri zihniyetinin “uslu durun” mantığıyla hazırladığı bir anayasadır.
25 yaşına gelmiş bir gencin 15 yaşında giydiği gömleği hala giydiğini düşünün.
Kolları ve etek boyu kısa… Yakası, boğazını sıkıyor…
Dahası bedene dar gelen gömlek yırtıldı, yırtılacak…
Olmaz, olamaz…
33 yıl önce Türkiye’nin ve dünyanın içinde bulunduğu şartlarla, bu günü bir kıyaslayın bakalım.
Gelinen nokta, ihtiyaçlar ve beklentiler aynı mı?
Değil elbette…
Öyleyse bu gömlek değişmeli…
Ve mümkünse birkaç beden büyük olmalı…
“Köhnemiş anayasa” prangasından kurtulmadan 2023’e hazırlanamazsınız.
Gelelim en önemli konuya…
Şunu çok açık konuşalım:
8 yıl gibi çok kısa bir zaman kalan hedefimize, mevcut insan kalitesiyle ulaşamayız.
Olaya hükümetler üstü baktığımızda eğitimde birçok hatalar yaptık ve çok büyük zaman kaybettik.
Şüphesiz; “yaz-boz” anlayışı, Türkiye’nin hızını kesen ve yavaşlatan en önemli unsurlardan biri olmuştur.
Nasıl bir eğitim sistemi uygulayacağımıza artık bir karar verelim.
Bir seferberlik söz konusuysa önce bu alandan başlayalım.
Siz hiç; eğitimini hal yoluna koymadan gelişmiş bir ülke gördünüz mü?
Çetin ama umutlu bir yolda ilerlemek dileğiyle…
HOŞÇAKALIN