ÜÇ OLAY VE ÜLKE
Şimdi size birbirine benzeyen üç olayı hatırlatmaya çalışacağım. Amacım kimseyi eleştirmek, herhangi bir şahsı karalamak veya küçük düşürmek değildir. Ama nasıl bir ülkede yaşadığımızı görebilmek için hatırlamakta yarar görüyorum.
Kaynana Semra Olayı:
Bir zamanlar televizyonda bir yarışma tertiplenmişti. Bu yarışmada Semra adında bir kadın ve oğlu ülkenin gündemine oturdu. Kadın bir oğul yetiştirmiş, ama ne yetiştirme!! Çocuk birine aşık olduğunu söylüyor. Anne Semra (Gelin adayının müstakbel kaynanası olacağı için kaynana SEMRA olarak geçiyor.) oğluna bozuk atıyor ve ‘Senin kime âşık olacağına ben karar veririm.’ Diyor. Yeryüzünde görülmesi mümkün olamayacak ve tabiat kanununa aykırı bir durum. Buyurun buradan yakın!!!
Seyyar mahkeme olayı:
Meşhur açılım sürecinin bir parçası olarak dağdaki PKK mensubu topluma kazandırılmak isteniyor. Bu iyi yaklaşım bakın nasıl yozlaştırılıyor: Dağa çıktığına pişman olduğunu söyleyene ceza indirimi uygulanacak veya hiç ceza verilmeyecek anlamlarında bir yasa maddesi var. Sınıra yakın yere kurulan seyyar mahkemenin savcısı ve yargıcı, dağdan inen PKK militanına soruyor: Dağa çıktığına pişmansın değil mi? Cevap militandan geliyor: ‘İnandığım dava için çıktım. Ne pişmanlığından bahsediyorsun Hakim veya savcı bey….’ Hakim hemen kararı bastırıyor: Bak pişmanlıktan bahsetti. Şüphelinin tutuklanmasına yer olmadığına, salınarak topluma kazandırılmasına…. Öyle ya! Militan pişman olup-olmadığımı hakimden daha iyi mi bilecek…
Ve hakem olayı:
Bu yazıyı yazmamda etken olan olay da budur. Trabzon’da bir maç oynanıyor. Maçın sonlarında bir penaltısı verilmediği için başkan arkadaşlarını telefonla arıyor: ‘Ben gelinceye kadar hakemleri çıkarmayın. Statta tutun. Trabzon’dan çıkmanın kolay olmadığını anlasınlar. Diyor ve ekliyor, hatırlı bir insanın araması üzerine de sonra serbest bıraktırdım diye ekliyor.’ (Başkanın bu açıklamasını televizyonlardan bizzat kulaklarımla duydum. Detayda nüans olsa da içerik aynen böyledir. ) Dün Merkez Hakem Komitesi Başkanının açıklaması: Hakemlerimizin alıkonulması diye bir şey yoktur. Dışarıdaki taşkın taraftardan korunmuştur. Oda kapıları açıktır. (Bu açıklamayı da bizzat kulaklarımla MHK başkanın ağzından televizyonda duydum.)
Allah aşkına sizlere soruyorum: Bu nasıl ülke? Bilen biri varsa bana anlatsın. Biz bu kafalarla mı Avrupa Birliğine gireceğiz!