Görüntülenen Sayı: 2306
2803 | Yayım Tarihi: 2 Ekim 2015 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » Kabe, vinç ve hoyratlık

Kabe, vinç ve hoyratlık


Facebook'ta Paylaş

    HİCAZ  Demiryolu’nun  inşası  ile  ilgili  en  yaygın  anlatılardan  biridir. Medine’nin  merkezine  20  km.  kala  demiryolunun   keçelerle  kaplandığı  rivayeti. Maksat; Rasulullah  Efendimizin   ruhaniyetinin  rahatsız  edilmemesidir.  Benzer   şekilde, kutsal   beldelere  yapılan  yolculuğa   ruh  veren  esas  edeptir. Ki, Nabi’nin  yolculuğu  bunun   en  güzel  örneğidir. 17.yy’da  devlet   ricali   ile   Medine’ye  yola  çıkan  Nabi, yolda   konaklama  sırasında  bir  paşanın   ayağını  Medine   tarafına  uzattığını   görmüş  ve  meşhur  natını  kaleme  almıştır.  ‘Sakın  terk-i edebden, kuy-ı  mahbub-ı Hudadır bu   Nazargah-ı İlahidir, Makam-ı  Mustafa’dır  bu’    Hadimul  Haremeyn   olan  Osmanlı’nın  Mekke  ve  Medine’ye  yaklaşımı, saygısı ,  hürmeti  buydu. Oysa  bugün  Kabe, hoyrat  bir  vinçle  gündemimizde.  Şair  Nabi’nin  ilahi  nazargah   olarak   kabul  ettiği   Peygamber   makamına  bu   derece   hürmet   artık  geçmişte  kaldığı  gibi,  yanı  başındaki   kutsal  belde  Kabe’nin   üzerinde  Arş-ı  azam’a  uzanan  kozmik  sütunlarla   yarışan  vinç  küstahlığı  da  çağımızı  istila   etmiş  durumdadır. Bu  manzara, biz  Müslümanların   kendi  ruh  inceliğimizi  kıyas  edebileceğimiz   bir  ayna, bir tartıdır  aslında. 
    100’den  fazla  kişinin   ölümüne  neden   olan  Kabe-i  Muazzama’yı   kanlı  görüntülerle  yan  yana  getiren  bizim  hoyratlığımızın, bizim  insana, çevreye,  dünyaya  bakışımızın  tezahürüdür.
    Vinç  kazası,  Kabe’ye  metrelerce  yükseklikten  bakan  ‘Zemzem Tower’ kibrinin  de  izdüşümü, kabalaşan  ruhumuzun  en  çarpıcı  yansımasıdır. İnsanoğlunun   kendisini  en  ‘kul’  hissettiği  secdeden başını  kaldırdığı anda, karşısına  dikilen  modern insan  egosudur. ‘Zemzem  Tower’ Mekke   bugün   ne  yazık  ki, kulluk  ile   mütekebbir  insan  egosunun   en  çirkin  biçimde  karşılaştığı   paradoksal  bir  mekan   haline  gelmiştir.
    Oysa   tarih  boyunca  Mekke’ye, Kabe’nin  inşaatına  ilişkin  her  şey  dev imparatorlukların  güç   ve  iktidarını  dahi  dize  getiren  bir  inceliğe  konu  olmuştur. Kabe’nin  ilahi  işaretle  yapılan  orijinal  bir  eser  olduğu  kabul  edilmiş, orijinali  hep  korunmuş  ve   daha  sonraki  yenilemelerin  de  peygamberler    nezaretinde  gerçekleştiği  düşüncesi, onunla   ilgili  her  işi  ince  ve  hassas  bir  zanaatkar  ruhuna  teslim  etmiştir.  Kabe  ve  çevresinin  restorasyonu,  sadece  taş  ustalarının  işi  olmaktan çıkıp, fıkıh  alimlerinin   ve  sanat  ruhuna  sahip  zanaatkarların  müdahil  olduğu   bir  mevzu  olmuştur. Restorasyonun  tüm  aşamaları   törensel  bir  ağırlık  içinde  gerçekleşmiş, Kabe örtüsünün  dokunması, değiştirilmesi  dahi  başlı  başına  bir  seremonik  unsur  haline  gelmiştir.  Öyle  ki  inşaat  sırasında  kullanılan  alet  edevat  ve   yapı  iskelesini  oluşturan  kereste,  Mekke’nin   dışında  bir  yere  gömülmüş,  böylece  bu  malzemelerin  cismani  bir  işte  kullanılmaları  önlenmiştir.
     Oysa  bu  çağda  yaşananlar  Kabe-i  Muazzama’ya  ve  onun  çevresinde  içimize  yerleşen  değerlere  hürmetsizliktir.
     Kaynak Kişi: Hümeyra ŞAHİN

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.