Erdoğan, Erdoğan'a karşı...
Yanlış okumadınız.2002 yılında henüz 1 yıllık siyasi bir parti iken tek başına iktidar olacak oyu alan ve kesintisiz biçimde ülkeyi 13 yıldır yöneten Akp'nin Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile, 2014 yılında Cumhurbaşkanı olan ve yeni sevdası da " başkan" olan kişiden bahsediyorum. Hatırlayın o günleri; 2001 ekonomik krizi,batık bankalar,ne yapılacağı bilinemeyen baş belası öcalan,imf borcu,yüksek enflasyon,1999 depreminden beri hala konteynırlarda oturan insanlar,asker ve darbe korkusu, sokaklarda kapkaççı dehşeti,mafya ve çete yapılanmaları,rüşvet yolsuzluk iddiaları ve yola yürümekte zorlanan bir başbakanın idare ettiği ülke. Manzara aynen bu...
Sonra halk kahramanı gibi iktidara gelen muhafazakar bir kadro ve belediyecilik tecrübesiyle sorunları hızlı çözmeyi vaad eden ve dürüst bilinen bir ekip. Avrupa birliği yolunda ilerlemeyi öneren,sokakları çetelerden temizleyen,enflasyonu tek haneye indiren,paradan sıfır atarak zihnimizi bulandırmayan,imf borcunu sıfırlayan bir dizi manevra ile oylarını artıran bir iktidar. Sosyal devleti makarna ve kömür ile uygulayan, emekli maaşlarını iyileştiren ve iki kişiden birine maaş bağlayan bu iktidar bir anda fakir fukaranın da sesi oluverdi...
Giriş ve gelişmeden sonra duraklama dönemine girmesi kadar doğal birşey yoktu ki,bu iktidar da maalesef bu kervana katıldı.Ekonomi ile uğraşacağına,istihdam ve yatırımları artıracağına,kamuda çalışan başörtülü sayısı ile uğraşmaya ve uydurma deliller ile askerlerle mücadeleye başladılar.Dün kendilerine yanlış yapan ne kadar komutan varsa,bölücü örgüt paralel yapının da desteği ile mahkemeleri kullanarak intikam alma yolunu seçtiler.Kanun ve devlet geleneği tanımadan,davaların bazen avukatı bazen savcısı oldular.Bugün ise mağduruz diye bağırıyorlar. Yarın bir bakmışsın aynı davanın sanığı oluvermişler.Tek "taraf" orası kaldı çünkü,bu bir temenni değil haşa...
Güç zehirlenmesine yol açan yukarıda saydığım meşakkatli tablo,her insan gibi Sayın Başkan'ı da etkiledi tabi. Yılların yalakasını kendisine baş danışman yaptığında ayılmalıydı bu toplum. Saçına sürdüğü jöleler ile artık sağlıklı düşünme yeteneğini kaybeden bu zat,silahları ile 1000 odalı sarayın kapısında "sözde darbecileri" bekler oldu da hala ayılamadık durumun vehametine...
Aşağılık örgütün kalleş eylemleri sonucu şehit olan vatan evlatlarının ailesine "karaktersiz" denilirken bunu eleştiremeyen, Gezi Parkında masum başlayan "doğa amaçlı insani eylemleri" kışkırtarak ve aşağılayarak toplumu geren,Soma da ölen yüzlerce insanı ziyarete giderken mağdurları tekmeleyen ve " israil dölü" diye bağıran, ülkenin en bük medyasına amacı ve sebebi belli olmayan bir savaş açan ama teröristlere karşı vur emri vermek için 70-80 şehit olmasını bekleyen bir zihniyetten bahsediyorum...
İlk iki satırda yazılanlar ile sonraki iki satırda yazılanları yapan aynı kişi. Şaka değil gerçek. Toplumun sorgulamadan ve hesap sormadan itaat etmesinin ve lider peşinde koşmasının sonucu olarak zehirlenen bu kişi,aslında bizi çok yüksek hedeflere taşıyacak kapasiteye sahipti. Ama enerjisini Esmaya,Musaya,Arap'a,Esad'a harcayarak geleceğimizi tehdit etmeye başladı. Biz yine nefes alıyoruz çok şükür de,bu bir hiç yüzünden ölen vatan evlatlarının günahı kimin boynunda bakarız diğer dünyada.Evladı sağ olmayan için vatan sağ falan değil.Boş konuşmayın o yüzden...