RİZE, TRABZON VE ARTVİN
Çoğunluğun aksine hareketle herkes Mersin’ne giderken ben tersine gittim. Akdeniz ve Ege’nin tertemiz mavi sularına kendini bırakıp serinlemek yerine yaklaşık 15 günlük bir Karadeniz seyahati yaptım. Her üç sahil ilimizde de birkaç gece konaklama olanağım oldu.
Gönlüm isterdi ki sizlere Artvin’in Şavşat İlçesi sınırları içinde bulunan Karagöl’den, Çoruh Nehri’nin vahşi güzelliklerinden, Rize’nin gözleri dinlendiren yeşil çay bahçelerinden, Trabzon’un tarihi Sümela’sından, Çaykara’nın Uzun göl’ün güzelliklerinden bahsedeyim.
Nerede?
Yine aynı yörelerden bahsedeceğim. Ancak güzelliklerinden değil, nasıl katledildiğinden…
Karadeniz’i Karadeniz yapan O, yeşil vadiler içinden akan tüm akarsular hidro elektrik santrali nedeniyle doğallığını kaybetmiş. Dağlar, tepeler delinmiş, her taraf köstebek yuvası gibi olmuş. Güzelim yeşilliklerin arası taş ve toprak yığınları ile doldurulmuş. Adeta güzellik yarışmasından birinci çıkmış ay yüzlü 20’li yaşlarındaki bir kızımızın yüzüne kezzap atılmış gibi… İnsan yeşillerin arasında gördüğü bu sefil manzaradan sonra şaşkınlıklar içinde kalıyor.
Gelelim Uzungöl’e: Üçüncü kez gidiyorum. Daha önce anlattığım bir karpuz hikayesi vardı. Bana o hikayeyi anımsattı. Nasrettin Hoca karpuzcudan bir karpuz alır. Eve gelip kestiğinde kokudan durulmaz. Karpuzu aldığı gibi satıcıya koşar. Çok sinirlendiğini gören eş-dost hocanın, karpuzcuyu öldüreceğinden korktuğu için engellemek isterler. Hoca: ‘Merak etmeyin, ben sadece bunu açmadan içine nasıl etti onu öğreneceğim.’ Der. Uzungöl açılmadan içine edilmiş. Doğal güzelliğin yerini yapay çirkinlik almış. Çarpık ve düzensiz yapılaşma, araçların dönüş yapamayacağı kadar dar ve bakımsız sokaklar, sözüm ona ahşap görünümlü plastik evler vs. vs. Neresinden baksan tam bir sonradan görmelik tablosu…
Sümela da üçüncü kez gittiğim tarih ve güzellik abidesi. İlk gidişimde 1 200m ‘lik fundalık içinden yürüyerek çıkmıştım. Şimdi tam bir turist kazıklama merkezi haline gelmiş. Dere kenarı konaklama yeri olmuş. Kısa mesafede yürüme süresini azaltmak için minibüs seferleri konulmuş. Çay Bahçeleri, Lokantalar yapılmış. Fiyatlar el yakıyor. Bir arkadaşım çay fiyatlarının İstanbul Hilton Otelle nerdeyse aynı olduğu yolunda eleştiri getirdi. Çay dağıtan genç, normaldir. Biz de buraya Hilton kadar kira veriyoruz diye karşılık verdi.
Kısacası: Bazen Karadeniz’de neden turist olmuyor diye serzenişte bulunuruz. Bu anlatılanlardan sonra, Karadeniz’e turist nasıl gelsin ki?