YİĞİT OLMAK!..
Yanlışları düzeltmeyi başkalarından bekleyip, sorumluluklardan kaçanlar, "asalak" yaşamın
silik şahsiyetli sıradan insanlarıdır...
Gölgelerinden bile korkan ve bir paranoya hali yaşayan böylesine tiplerden toplum yararına bir şey beklemek hayaldir... Cesareti, temiz yüreğiyle harmanlayanlar; mert insanlardır...
Toplumda böyle insanlar sevilir,
saygı görürür...
Yazarı bilinmeyen öykü,
doğrular için mücadele eden yiğitlere ithaf olsun!..
* * *
"Geçimini balıkçılıktan sağlayan Hollanda’nın ufak bir balıkçı köyünde, denizde meydana gelebilecek acil durumlar için gönüllü çalışacak bir kurtarma ekibi kurulur.
Bir gece çok şiddetli bir fırtına çıkar ve bir balıkçı teknesi denizde mahsur kalır. Teknenin tayfaları çaresiz kalıp, çevreye SOS sinyalleri gönderir. Köyün gönüllü kurtarma ekibi, sinyalleri alır ve denize açılmak için hemen hazırlıklara girişir.
Köy halkı, ellerinde fenerlerle heyecan içinde deniz kenarında toplanmış, mahsur kalan balıkçıların kurtarılmasını beklemektedir. Kurtarma ekibi, hazırlıklarını tamamlayarak teknelerini denize indirir ve dalgalarla boğuşa boğuşa denize açılır.
Bir saat sonra sisin içinde kurtarma ekibi görülür ve
köy halkı onları sevinçle karşılar.
Kurtarma ekibi bitkin bir durumda, sahile vardığında kaptan; denizdeki kazazedelerin tümünü, teknenin alabora olma tehlikesinden dolayı alamadıklarını ve bir kişiyi denizde bırakmak zorunda kaldıklarını anlatır. Kaptan, çaresizlik içinde geride bıraktıkları kişiyi kurtarmak için bir başka teknenin hemen gitmesi gerektiğini söyler. Bu sözler üzerine köyün on altı yaşındaki delikanlısı Hans, kaptana doğru ilerlemeye başlayınca annesi oğlunun elini yakalayıp, ona yalvarmaya başlar:
“Oğlum, lütfen gitme. Baban bundan on yıl önce bir deniz kazasında öldü, ağabeyin Paul ise üç haftadır denizden dönmedi, kayıp. Hans, senden başka kimsem yok, gitme oğlum.”
Hans, annesinin yaşlı gözlerine bakarak, “Gitmem gerek. Herkes, ‘Ben gidemem, bir başkası gitsin’ derse ne olur? Anne, bu kez görev sırası bende. Sıra geldiğinde; herkes üstüne düşeni yapmak zorundadır” der.
Hans, gözü yaşlı anasına sarılır ve gecenin karanlığında gözden kaybolur.
Bir saat kadar bir süre geçer. Ancak bu süre anneye bir asır gibi gelir. Sonunda tekne sisten çıkıp sahilden görüldüğünde; sahildekiler heyecanla tekneye seslenir:
-Kayıp denizciyi buldunuz mu?
Cesur delikanlı, heyecanla karadakilere seslenir:
- Evet, bulduk. Anneme müjde verin. Kayıp denizci ağabeyim Paul'muş!"
(Teşekkürler Sn. Necdet Uzun)