ŞU SEÇİM BİTSE DE RAHATLASAK...
Yaklaşık iki ay süren seçim çalışmalarının sonuna gelindi.
Parti çalışanları bu süre içinde bütün seçmene ulaşmaya çalıştı.
Miting meydanlarında siyasiler birbirlerine çok sert sözlerle “saldırdılar.”
Hiç kimse yoğurdunun ekşi olduğunu söylemedi.
Herkes kendi yoğurdunu övmeye ve göklere çıkarmaya çalıştı.
Ve hiç kimse hatalarından, yanlışlarından söz etmedi.
Edemezdi…
Çünkü bu bir pazarlama ve reklam yöntemiydi.
Malını kötüleyen hiçbir pazarlamacı satışta başarılı olamazdı.
Bütün amaç, kararsızların oyunu kazanmaktı.
Kararsızlar bir köşede oturup öylece olup bitenleri izlemekle yetindi.
Devasa maliyetlere çıkan çalışmalar acaba kararsızları ne yönde etkiledi?
Bunu kim bilebilir ki?
Çünkü kararsızdılar.
Buna rağmen sandığın kurulacağı güne kadar kararlarını verecekler.
Ölçüp biçtikten sonra kendilerince uygun bir yere mührü vuracaklar.
Ve onların sayesinde hangi partinin seçim kampanyasının daha başarılı olduğu ortaya çıkacak.
Partiler, başarılı olmak için buldukları sloganları kampanya boyunca bol miktarda kullandılar.
İşte bu yüzden;
“Onlar konuşur, Ak Parti yapar”,
“Alkışlıyorum”,
“Bizimle yürü Türkiye”,
“Barış ve İstikrar”,
“Saadet’e gel…” ya da “Milli İttifak” dediler.
“İş, aş, Haydar Baş” diyen de oldu tabi…
Bu süreçte seçim atmosferi gereği tartışmalar, “altın suyuna batırılmış klozet kapağı” seviyesine kadar geriledi.
Kampanya biraz daha uzasaydı hangi seviyelere gelinecekti, kim bilir…
Tabi bu arada vatandaşta kafa beyin kalmadı.
Kulak desen hiç kalmadı.
Göz estetiği kaldı mı?
Sanırım o da kalmadı.
Daha bu gün vatandaşın biri; “Şu seçim bitse de bir rahatlasak” deyip duruyordu.
Belli ki; onun gibi sessiz yığınlar da bu durumdan bir hayli rahatsız olmuştu.
Bu seçimlerde bir Cumhurbaşkanı’nın ilk kez kendi partisinden yana ağırlığını koyduğunu görüyoruz.
Kişisel anlamda şu aşamada konuya ilişkin fikrimi paylaşmak istemiyorum.
Bu tür bir çalışma, doğru mudur, yanlış mıdır?
Diğer partilere bakarsanız tamamen yanlış…
Tarafsızlık yemini eden ve hükümeti değil devleti temsil noktasında olan birinin “orantısız güç” kullanması doğal olarak diğer partileri çok rahatsız etti.
Çünkü Türk demokrasi tarihinde ilk kez gerçekleşen bu olayın, muhalif partileri ve seçmen kitlesini rahatsız etmesi son derece normaldi.
Zira mevcut Cumhurbaşkanı; Özal gibi, Demirel gibi kıyıda köşede oturmak yerine parti liderleriyle ağız dalaşına ve polemiğe girmişti.
Bütün bu olan biteni Pazar günü vatandaş nasıl değerlendirecek?
Cumhurbaşkanı’nın meydan meydan dolaşması acaba kime yarayacak?
Sanırım bu konuda iki şık var.
Birincisi; Cumhurbaşkanına tepki oluşacak ve diğer muhalif partilere yarayacak.
Diğeri; Türk siyasetinin önemli bir lideri olarak ağırlığını koyduğu için iktidar partisine yarayacak.
Bütün bu tartışmalar arasında 7 Haziran Genel Seçimlerine gidiyoruz.
Ne diyelim?
Seçimlerin; Türkiye ve dünyaya hayırlı uğurlu olmasını dileyelim.
Ne de olsa söz sırası seçmenin…
HOŞÇAKALIN