Halil Hoca ( Halil TATLIGÜL)
Keramete Dair
Veli kişiler, kerametin kendilerine şöhret getirebileceği tehlikesinden endişe etmişlerdir.Böyle bir halin zuhurundan şiddetle sakınmaya çalışmışlardır. Bununla birlikte kendisinden keramet zuhur eden kişi. Böyle bir halde iken.En azından kendisinin hak yol (hakikat ve istikamet) üzere olduğunun da bilincinde olur. Kur’an bize Allah’ın mümin kullarının velisi olduğunu. Onları karanlıktan aydınlığa çıkardığını ifade eder. Hakeza Allah’ın veli kulları vardır. Onlar için korku, hüzün söz konusu değildir.Halil Hoca’yı yakinen tanıyanlar onun gerçekten Salih/veli bir kul alim oluşunda ittifak ederler. Onda görülen birtakım kerametvari halleri kaydetmeden önce Abdülaziz el- Debbağ’ın şu sözlerine kulak vermemiz yerinde olur:
“Velilerin kerameti hakkında kitap yazanlar, her ne kadar velileri tanıtmak maksadına iyi bir iş yapmış olursa bile. Müminlere verdiği zarar, menfaatinden kat be kat fazladır. Çünkü velilerin sadece kerametlerini yazanlar. O keramet sahibi velilerden sadır olan kusur ve günahları yazmadılar. Böylece okuyucu, o velinin keramet üzerine keramet. Tasarruf üzerine tasarruf, keşif üzerine keşfini görür. O velinin hiçbir sahada aciz olduğunu kabul etmez. Zahir de olsa dahi. O veli ilahi emirlere muhalif hiçbir harekette bulunmaz. İşte bu kanaat, iman halini alır( ki böyle inanmak ancak peygamberler hakkında doğru olabilir) Böylece büyük bir cehalet içine girmiş olur.
Yukarıdaki verileri de göz önünde bulundurarak Halil Hoca ile ilgili gerek onu yakından tanıyanlar. Gerek halk arasında söylenile gelen
haller cümlesinden şunları ifade edebiliriz.
Duadan sonra Fazla Beklemeyin, ıslanırsınız! Halil Hoca’nın ikl dünürü Tahir Dil Bey yaşadığı bir hikayeyi şöyle dile getirir: “Kumru / Karaağaç Köyü Güllük Camii yanına yağmur duası için gitmiştik İnsanlar toplanmış oraya. Havada tek bir bulut parçası bile yok . Halil hocamıza, yağmur var mı hocam diye bir soru sorulmuştu. O da bize: Duadan sonra fazla beklemeyin, ıslanırsınız’ demişti. Hakikaten öyle oldu.Güllük Camii yanından karşı tarafa yola geçene kadar (yaklaşık beş yüz metrelik yolda) sırılsıklam kesilmiştik orada!”
Hoca Efendi’nin büyük oğlu Abdulfettah Tatlıgül ‘den dinlemiştim:”Bir izin devresi sonrası Erzincan’a okula gidiyordum. Fatsa’da babamla görüştüm. ( Son görüşmeleri) Babam bana şöyle baktı ve: Oğlum sana ulaşabileceğim bir telefon numarası ver dedi. Ben de kendisine: Yahu babacığım, zaten mektuplaşıyoruz. Telefon sizin ne işinize yarayacak, dedim. Fakat babam ısrarla benden telefon numarası istedi. Bende kaldığım talebe yurdunun telefonunu verdim. Babamla vedalaşıp otobüse bindim. Ben daha Erzincan’a inmeden kendisine verdiğim telefonla yurda ulaşmış bizimkiler. Ben otogara iner inmez babamın vefat ettiği haberini almıştım.Hiç beklemeden geri dönüp cenazeye yetişmiştim!”
Mustafa Faraşoğlu Bey şunları dile getirir: “Halil Hoca rahmetli olmadan önce onbeş gün kadar yağmur yağmış. Hoca’ya, bu şekilde sürekli yağan yağmurun herhangi bir manasının olup olmadığını sorduklarında o, ‘Bu rahmet ya bir alim getirir ya da bir alim götürür’ diye cevap vermiş.
Cevat Gülmez konuya dair şöyle bir hatırayı dile getirir: “Hocamız bir seferinde Rize’den (ya da Tillo’dan ?) ödemeli olarak kitap istiyor.Kitap geliyor fakat hocamız hastanede olduğu için kitap geri dönüyor. Tekrar istiyor bu sefer kitap yok haberi geliyor. Neticede hocamız İstanbul’a yazıyor aynı kitabı fakat piyasada kitap yoktur. Aradan zaman geçince hocamız kitabın adını unutuyor.Kitabı görse adını hatırlayacak. Bir gün benimle, Medine’de Bilal-i Habeşi Cami’nin yanında bir yerde, Zekeriya Efendi denilen bir zatın yanına gittik. Selam hoş beşten sonra bir şeyler ikram edildi.Tabi Zekeriya Efendi Kur’an okumakla meşgul. Artık müsaade isteyip çıkarken Zekeriya Efendi, hocamıza, ‘Bir dakika dedi. İçeriden bir kitap aldı ve o kitapla ilgili hiçbir konuşma olmadığı halde onu hocamıza verdi. Bu kitap tam da hocamızın aradığı kitap imiş. Bu sefer hocamız bana: ‘Yahu Cevat Efendi, sen hiç evliya gördün mu?! İşte bu benim aradığım kitap idi ‘dedi.Bu hac hocamızın hanımıyla birlikte hacca gittiği 1987 yılı idi.
-Devam edecek-