Görüntülenen Sayı: 2287
2803 | Yayım Tarihi: 15 Mayıs 2015 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » Halil Hoca ( Halil TATLIGÜL)

Halil Hoca ( Halil TATLIGÜL)


Facebook'ta Paylaş

Keramete  Dair
     Veli  kişiler, kerametin  kendilerine   şöhret  getirebileceği tehlikesinden endişe  etmişlerdir.Böyle  bir  halin   zuhurundan  şiddetle   sakınmaya   çalışmışlardır.   Bununla  birlikte   kendisinden   keramet   zuhur  eden  kişi.  Böyle  bir   halde  iken.En  azından  kendisinin  hak   yol (hakikat  ve  istikamet)    üzere   olduğunun  da  bilincinde   olur. Kur’an  bize  Allah’ın     mümin  kullarının   velisi   olduğunu. Onları   karanlıktan  aydınlığa  çıkardığını  ifade  eder.  Hakeza    Allah’ın  veli   kulları   vardır.  Onlar   için   korku,  hüzün  söz  konusu  değildir.Halil  Hoca’yı  yakinen  tanıyanlar   onun   gerçekten   Salih/veli   bir  kul  alim  oluşunda   ittifak   ederler.  Onda  görülen   birtakım  kerametvari  halleri   kaydetmeden    önce  Abdülaziz   el- Debbağ’ın  şu   sözlerine  kulak   vermemiz   yerinde   olur:
     “Velilerin  kerameti   hakkında  kitap   yazanlar,  her  ne  kadar   velileri   tanıtmak   maksadına   iyi   bir     iş  yapmış   olursa   bile.   Müminlere  verdiği   zarar, menfaatinden  kat  be  kat   fazladır.  Çünkü   velilerin   sadece   kerametlerini   yazanlar.  O   keramet   sahibi    velilerden   sadır   olan  kusur   ve   günahları   yazmadılar.  Böylece   okuyucu,  o   velinin  keramet   üzerine   keramet. Tasarruf   üzerine  tasarruf,   keşif  üzerine  keşfini   görür.  O  velinin  hiçbir   sahada  aciz   olduğunu  kabul  etmez.  Zahir   de    olsa   dahi.  O  veli   ilahi  emirlere  muhalif    hiçbir  harekette   bulunmaz.   İşte  bu  kanaat,  iman    halini   alır(  ki  böyle  inanmak  ancak  peygamberler  hakkında  doğru  olabilir) Böylece   büyük   bir   cehalet   içine girmiş  olur.
     Yukarıdaki     verileri  de  göz  önünde   bulundurarak  Halil  Hoca   ile  ilgili   gerek   onu   yakından  tanıyanlar.  Gerek   halk   arasında   söylenile gelen  
haller  cümlesinden  şunları  ifade   edebiliriz.     
     Duadan  sonra Fazla   Beklemeyin, ıslanırsınız! Halil   Hoca’nın   ikl   dünürü  Tahir   Dil  Bey  yaşadığı   bir   hikayeyi   şöyle   dile   getirir: “Kumru / Karaağaç  Köyü   Güllük  Camii yanına  yağmur   duası  için  gitmiştik İnsanlar   toplanmış  oraya. Havada  tek  bir  bulut   parçası   bile  yok . Halil   hocamıza, yağmur  var  mı  hocam   diye  bir   soru  sorulmuştu.  O  da   bize:  Duadan  sonra   fazla  beklemeyin, ıslanırsınız’ demişti. Hakikaten  öyle   oldu.Güllük  Camii  yanından  karşı   tarafa  yola   geçene   kadar  (yaklaşık  beş yüz  metrelik  yolda)  sırılsıklam  kesilmiştik  orada!”
    Hoca  Efendi’nin  büyük  oğlu  Abdulfettah  Tatlıgül ‘den  dinlemiştim:”Bir  izin  devresi  sonrası Erzincan’a  okula   gidiyordum. Fatsa’da   babamla  görüştüm. ( Son  görüşmeleri)   Babam  bana  şöyle  baktı   ve: Oğlum  sana  ulaşabileceğim    bir   telefon  numarası   ver  dedi.  Ben  de  kendisine:  Yahu  babacığım, zaten   mektuplaşıyoruz. Telefon  sizin  ne  işinize  yarayacak,   dedim. Fakat  babam  ısrarla  benden    telefon  numarası  istedi. Bende  kaldığım  talebe   yurdunun  telefonunu   verdim. Babamla   vedalaşıp  otobüse   bindim. Ben  daha  Erzincan’a  inmeden  kendisine  verdiğim  telefonla  yurda   ulaşmış  bizimkiler. Ben   otogara  iner   inmez  babamın  vefat  ettiği  haberini  almıştım.Hiç  beklemeden  geri   dönüp   cenazeye   yetişmiştim!”
     Mustafa  Faraşoğlu  Bey   şunları   dile   getirir: “Halil   Hoca  rahmetli   olmadan  önce   onbeş  gün  kadar  yağmur  yağmış.  Hoca’ya,  bu   şekilde   sürekli  yağan  yağmurun  herhangi  bir  manasının  olup  olmadığını  sorduklarında  o,  ‘Bu  rahmet  ya  bir  alim  getirir    ya da  bir   alim  götürür’ diye  cevap  vermiş.   
     Cevat  Gülmez  konuya   dair  şöyle   bir  hatırayı  dile   getirir: “Hocamız  bir   seferinde  Rize’den (ya  da  Tillo’dan ?) ödemeli   olarak  kitap istiyor.Kitap  geliyor   fakat  hocamız  hastanede  olduğu  için  kitap  geri  dönüyor.  Tekrar  istiyor  bu   sefer  kitap   yok  haberi   geliyor. Neticede  hocamız  İstanbul’a  yazıyor  aynı   kitabı  fakat  piyasada   kitap  yoktur. Aradan  zaman  geçince  hocamız   kitabın  adını unutuyor.Kitabı   görse  adını  hatırlayacak. Bir  gün  benimle, Medine’de  Bilal-i Habeşi Cami’nin  yanında  bir  yerde, Zekeriya Efendi  denilen  bir  zatın  yanına gittik. Selam hoş  beşten  sonra  bir  şeyler  ikram  edildi.Tabi  Zekeriya  Efendi Kur’an okumakla  meşgul. Artık  müsaade isteyip  çıkarken  Zekeriya  Efendi, hocamıza, ‘Bir  dakika  dedi. İçeriden  bir   kitap  aldı  ve  o  kitapla  ilgili  hiçbir  konuşma olmadığı  halde  onu   hocamıza  verdi. Bu  kitap  tam  da  hocamızın   aradığı   kitap  imiş.  Bu  sefer  hocamız  bana: ‘Yahu   Cevat   Efendi,  sen  hiç  evliya   gördün  mu?!  İşte  bu  benim  aradığım  kitap idi ‘dedi.Bu  hac  hocamızın  hanımıyla   birlikte   hacca  gittiği  1987  yılı  idi.                
                                                -Devam  edecek-

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.