DÜŞENİN DOSTU OLMAZ MI?
Kenan Evren’in ölümü üzerine onu lanetle ananların, bir zamanlar onu göklere çıkarırken cenazesinde onu yalnız bırakanların çokluğu bazılarının “Düşenin dostu olmaz” edebiyatına sarılmalarına sebep oldu.
Düşenin dostu olmaz mı? Düşenin kişiliğine ve düşüş nedenine bağlı. Bazı durumlar vardır ki, sevilen ve sayılan insan zorla düşürülür ve onun adını bile anmak yasaklanabilir. Böyle zamanlarda halk kitleleri, düşen adama korkularından sahip çıkamayabilirler. Ama bu dostlarının onu gönüllerinden sildikleri anlamına gelmez. İnsanlık tarihi, yasaklanan nice düşüncenin alttan alta kök saldığını, lanetlenen nice insanın ve gizli gizli anıldığını, bu duygu ve düşüncelerin sonunda fırsatını bulduğu bir zamanda su yüzüne çıkıp başat hale geldiğini yazıyor. Büyük dinler, ideolojiler, tarihe damga vuran birçok insan başlangıçta baskı görmüş, yasaklanmış, lanetlenmiştir. Musa’yı, İsa’yı, Muhammed’i bile örnek vermek yeter. İmamı Azam’ı, Pir Sultan’ı, Namık Kemal kuşağını, Padişah tarafından idama Mahkûm edilen Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye önderlerini, Nazım Hikmet, Sabahattin Ali gibi sosyalistler, Deniz gezmiş gibi asılan gençler, bu örneği zenginleştiren yalnızca birkaç kişidir.
“Düşenin dostu olmaz” sözünü Kenan Evren için söylemek hiç de isabetli değildir. Çünkü o bir yerden düşmemiştir. Onu kimse düşürmemiştir. Aksine o, başkalarını düşürmüş, kendisi hazırlattığı anayasanın elverdiği kadar saltanat sürmüş, ressamlığa özendiğinde de tabloları yüksek fiyatlarla kapışılmıştır.
Kenan Evren’e itibar kazandıran 1980 öncesindeki “kardeş kanı dökülmesi”ne son verme görüntüsüdür. Halk kitleleri, 12 Eylül hareketinin ardındaki diğer gerekçeleri göremezdi. İtibardan düşmesinin nedeni ise kurduğu zulüm rejimidir. Tarih, böyle nerde durması gerektiğini bilmeyen, başlangıçta iyi şeyler yapmışken gördüğü itibar ile dengesini kaybedip milletini felakete götüren insanlarla doludur.
TALAT PAŞA’NIN SONU
15 Mart, Talat Paşa’nın ölüm yıl dönümü idi. 1921’de kimliğini gizleyerek yaşadığı Berlin’de bir Ermeni genç tarafından tasarlanarak öldürülmüştü. Katil, Alman mahkemesinde beraat etti. Türkiye’de o tarihlerde yayımlanan gazetelerde bu olayın nasıl yer aldığını araştırmaya çalıştım ve Vakit, Akşam, Vahdet, İleri, Anadolu’da Yenigün, Hâkimiyeti Milliye, Alemdar olmak üzere yedi gazetenin yayınını okuyup yeni yazıya da aktardım. (Henüz yayımlanmadı). Bu vesile ile onun bir özetini vermek ve yorumlamak isterim.
Talat Paşa, Tanzimat’la başlayan modern Türkiye tarihinin en önde gelen birkaç simasından biridir. Edirne’de bir posta memuru iken İttihat ve Terakki Cemiyeti (sonra Fırkası) ön başına geçmiş, Türkiye’nin siyasi tarihinde en derin izler bırakan bu parti, 1908 İkinci Meşrutiyet hareketini gerçekleştirmişti. Talat Paşa, bu partinin iktidarında önce Dâhiliye Nazırı, ardından Sadrazam olmuştu. Türkiye’yi Birinci Dünya Savaşı’na sokan ve Ermeni tehcirini yapan ekibin başında gelen birkaç kişiden biriydi.
Savaşın yenilgiyle sonuçlanacağının anlaşılması üzerine Talat Paşa, hükümeti bırakmış, mütarekeden iki gün sonra da, hesap vermekten kurtulacağı umuduyla, İstanbul’dan bir gece kaçmıştı. Ancak kendi partisinin doldurduğu Mebuslar Meclisi’nce Yüce Divan’a sevk kararından, rütbelerinin geri alınmasından ve gıyabında idam cezasından kurtulamamıştı.
Yalnız İstanbul’da değil, Anadolu’da da dal budak salmış olan İttihatçıların bir kısmı pasifleşmiş, bir kısmı yer altına çekilmiş, bir kısmı da eski rejimi hedef almaya başlamıştır. Kanımca İttihatçı paşalar ve tehcir sorumluları, iktidardan düştükten sonra Anadolu’nun herhangi bir köyünde bile açık kimlikleriyle barınamazlardı.
“ÖLMEDEN EVVEL ÖLMÜŞ BİR İNKILAPÇI”
15 Mart 1921’de işlenen Talat Paşa cinayeti, 16 Mart günü Berlin’den THR ve Amerikan Ajansının verdiği kısa bir haber olarak 17 Mart’ta İstanbul basınında yer aldı. (Akşam, Vakit). Haber oldukça kısaydı ve cinayetin işlenip biçimini veriyordu. Alman Ajansı, Alman hükümetinin Talat Paşa’nın kimliğini bilmediğini eklemeyi de ihmal ediyordu… Ertesi gün katil olayı ile ilgili olarak daha geniş bir haber çıktı (Vakit) ancak bunların hiç birinde yorum yoktu.
18 Mart’ta “Milliyetperver” Vahdet gazetesinde Etem Ruhi, İstanbul gazetelerinin Talat Paşa lehinde bir yazı yazmamalarından yakınarak “Ölüm şekline üzüldüm. Talat, ölmeden evvel ölmüş bir inkılapçıydı. Anasının, babasının, milletinin intikamını almak için ta Berlin’e kadar gidip Talat Paşa’yı katleden Ermeni genci, kendi açısından ve cesaretinden dolayı nasıl takdire şayan ise Türk gençliği, Türk mertliği de Talat Paşa gibi millî duygularla sivrilmiş bir vatanperveri için hiç olmazsa bir Allah rahmet etsin demekten uzak kalamaz. Malum ya kanaat hürdür, ben de bundan istifade ederek Talat’a bir Fatihai şerife itham ediyorum” diye yazdı. Gazetede bir yabancı gazetenin Tahleryan hakkında verdiği bilgi de yar almıştır. Aynı tarihli İleri’de ajansın haberine Talat Paşa’nın bir özgeçmişi eklenmiştir.
20 tarihli 4 gazetede konu ile ilgili yazılara rastlanıyor. Vakit, Journal d’Orient (Jornal Doryan) gazetesinden Talat Paşa’nın bir mektubunu aktarmaktadır. Paşa, eski elçilerden Şefkati Bey’e mektubunda parasızlıktan yakınmakta ve annesine yardım ettiği için ona teşekkür etmektedir. İleri ise “Ermeni Gazetelerinin Fikirleri” başlığı altında Joggorad gazetesinin yazdıklarını aktarmaktadır. Gazete Talat Paşa’nın Meştutiyet’in yerleşmesinde olumlu bir rol oynadığını, Ermenilerin de güvenini kazandığını, fakat mensup olduğu milletin en zalim tarih devresine bağlı kalacağını, hayatının sonuna Müslüman veya Hıristiyan milyonlarca kurban tarafından eşit olarak telin edilerek hayatının sonuna eriştiğini yazmaktadır. Gazeteye göre Talat, Türklere Ermenilere verdiğinden daha büyük zarar vermiştir. Türkler onu iyi bir devlet adamı saymayacaklardır.
İleri gazetesi Ermenice, Rumca ve aynı mahiyette yayın yapan Türkçe gazetelere bir öğütte bulunarak Talat Paşa hakkındaki hükmün tarih tarafından verileceğini yazmıştır.
“İNGİLİZLER ÖLDÜRTTÜ!”
Paşa’nın katli haberini Ankara gazeteleri, ancak 20 Mart günü verdiler. Yunus Nadi’nin gazetesi Anadolu’da Yenigün, Talat Paşa hakkında en ateşli yayını yapan gazete oldu. Haberi birinci sayfasından “Kara Bir Haber” başlığıyla verdi. Talat Paşa için “Büyük ve millî mücahidimiz” ibaresini kullandı. Fakat gazete, bu ölüm haberini ihtiyat kaydıyla karşıladı. Gazeteye göre Talat Paşa, Türkiye tarihinin en büyük sayfalarını yazmıştı. Bütün faaliyetini Türkiye’nin ve Türklerin kurtuluşu için sarf etmekteydi. Haber doğruysa, onu öldüren tabanca Londra’dan idare edilmişti. Bu “hiç şüphe götürmeyecek bir hakikat”ti. Çünkü İngiltere’nin Şark’taki hâkimiyetini sarsan cereyanlar, Talat Paşa tarafından idare ediliyordu… Gazete 21 ve 22 Mart tarihli yayınlarında da habere inanmamak gerektiğini tekrar etti. Yalan olduğunun gerekçesi olarak gazetenin özel muhabiri tarafından Kuşadası’ndan verilen haberin Yunan kaynaklı olmasını gösterdi.
Ankara Hükümeti’nin yarı resmî yayın organı durumundaki Hâkimiyeti Milliye de 20 Mart tarihli sayısında haberi “Talat Paşa’ya Suikast” başlığıyla verdi. Gazete daha önce yabancı ajansların haberini tekrarlamakla birlikte 19 Mart tarihi Anadolu Ajansı’nın haberini de vermiştir. Bu haberde cani Tahleryan’ın, ifadesinde Talat Paşa’yı katletmesi için İngilizler tarafından Berlin’e gönderildiği, İngilizlerden para ve talimat aldığını itiraf ettiği yazılmıştır. Gazetenin yorumuna göre de “Bu cinayetin nedenini her şeyden önce İngiliz suikastlarında aramak zaruridir. İngilizlerin askerle, politikayla başa çıkamadıkları Türkiye’ye bugün çapı geniş bir suikast tertibatı hazırladıkları anlaşılmaktadır” Gazete, Paşa’nın Berlin’de arkadaşlarının yardımıyla mütevazı ve rahat bir hayat yaşadığını, son zamanlarda Birinci Dünya Savaşı’na ilişkin anılarını yazmakla meşgul olduğunu belirtikten sonra “Vefatı üzüntü vericidir. Cenabı Hak rahmeti ilahisine mazhar eylesin” ifadesiyle yetinilmektedir… Hâkimiyeti Milliye’nin Talat Paşa ile ilgili son yayını 4 Nisan tarihlidir ve bunda da cenaze töreni haberi verilmektedir.
Hükümet’ten ve Mustafa Kemal Paşa’dan herhangi bir taziye mesajına rastlanmıyor.
22 Mart’ta Akşam, cinayetin ayrıntılarını yabancı basından aktarmıştır. Üzerinde pek az para çıkan Tahleryan “O ecnebi ben ecnebi, bunun Almanlarla bir ilgisi yok” demiştir. 23 Mart tarihli İleri de konu hakkında Fransız Le Monde gazetesinin yayınını aktarmıştır. Alman Hükümeti, Talat Paşa’nın iki yıldır Berlin’de Ali takma adıyla yaşadığını, kimliğinin Alman Hükümetince bilinmediğini, halkın katili dövdüğünü açıklamıştır. “Alman gazetelerinin fikri” başlığı altında Berliner Tagibat’ın şu görüşü aktarılmıştır: “Eğer Almanya’nın fahiş hataları olmasaydı, Talat Paşa’nın siyaseti başarılı olabilirdi. Fakat dünkü cinayet olayı Anadolu’yu ölüm korkusuyla kirleten hailenin son resmidir.”
23 Mart’ta Vakit, Paris gazetelerinin cinayet şekli ve Tahleryan’ın ilk ifadelerini aktarmaktadır. Aynı tarihli Akşam, yerel bir Alman gazetesinden şu ifadeleri aktarıyor: “Talat Paşa, safiyane bir kahve açtı ise de kapamak mecburiyetinde kaldı. Kahvehanenin büyük kısmı şerefli olan Talat Paşa’ya çok hürmet göstermekte idiler.”
“SU TESTİSİ SU YOLUNDA KIRILIR”
Alemdar gazetesinde konu ile ilgili iki yazı görüyoruz. Bunlardan ilki 28 Mart tarihlidir. İmzasız yazıda “Su testisi su yolunda kırılır” deyimini kullanan yazar, İttihat Terakki’nin iktidarı döneminde işlenen iki cinayete değinmiştir. 25 Nisan 1921 tarihli Alemdar’da da Yunus Nadi’ye yanıt olarak kaleme alınan Mahir Sait imzalı yazıda ise Talat Paşa’nın iktidarı döneminde işlenen cinayetler anlatıldıktan sonra, Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin kaybettiği toprakların hesabı sorulmaktadır. Talat Paşa için “Cahil idi. Hilekâr idi. Yalancı idi” denilmekte “Hayatları, dinî ve ırkî sebeplerle hayatımıza bağlı olan milyon milyon dindaşlarımız nereye gittiler? Biz Türkler ne idik, ne hallere düştük? Bu felaketlerin sebebi kimdir?” diye sorulmaktadır. Yunus Nadi'nin Talat Paşa'dan menfaat gördüğü için onu övdüğü ileri sürülmektedir.
Sonuç: Düşenin dostu olur. Yeter ki o kişi hayatının sonuna kadar iyi işler yapmış olsun. Kenan Evren gibi Talat Paşa’nın sonu da bu açıdan düşündürücüdür. Talat Paşa’nın 15 Mart 1921’de Berlin’de bir Ermeni intikamcı tarafından öldürülmesi, Türkiye basınında genellikle yabancı ajans haberlerinin aktarılmasıyla verilmiştir. Ankara basını, bu cinayetin İngilizler tarafından işletildiği gibi bir yorum yapmış hatta bunu katilin ağzından söylenmiş gibi yazmayı tercih etmiştir. Denebilir ki Talat Paşa’ya övgü, neredeyse yalnızca Yunus Nadi’nin Anadolu’da Yenigün gazetesinden gelmiştir. Bununla ilgili yazıda, Talat Paşa’nın doğudaki bütün kurtuluş hareketlerini yönettiği yazılmakta ve Türkiye’ye gelerek Kurtuluş Savaşı’nın başına geçeceği umudu ima edilmektedir. Mustafa Kemal, buna elbet de izin vermezdi. Hatta Cumhurbaşkanlığı döneminde kemiklerinin Türkiye’ye getirilmesi konusunda eşinin isteğini de geri çevirmiştir. (13 Mayıs 2015)