NÜKLEER TEHLİKE
Bence bu seçim sonuçlarını belirleyecek en önemli etken, nükleer santraller olmalı. Partilerin seçim vaatlerinde nükleer santrallerden vazgeçip geçmediğine bakarak bir karar vermeli seçmenler.
İktidar Partisi bu santraller ne olursa olsun yapılacak, asla vazgeçmeyiz tavrında devam ediyor seçim vaatlerine. Her yerde santrallerin reklamları yapılıyor, nasıl büyük bir yatırım olduğundan, ülkemize neler kazandıracağından bahsediliyor. Fakat kimse ne risklerine, ne zararlarına değiniyor. Ülkemizde her yıl olan iş kazaları ve bu kazalarda ölen yüzlerce insan düşünüldüğünde bu tür bir santralin bizim ülkemizde diğer ülkelerden çok daha riskli olduğu da şüphe götürmez bir gerçek.
Nükleer santraller, en ufak bir denetimsizliği ya da hatayı kabul etmeyen santrallerdir. Şeffaflığın ve denetimin en üst düzeyde olması gerekir. Oysa daha en başından AKKUYU’YU DEVLET SIRRI’kategorisine sokmuş bizim iktidar partimiz.
Enerji bakanlığı, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın, Akkuyu Nükleer Santral projesi için Türk hükümetine teslim ettiği raporu mahkemeye vermemiş.
Ankara’nın isteği ile, projeyle ilgili misyon çalışması yapan Uluslararası atom Enerjisi Ajansı, 2014 Şubat’ında bir rapor hazırlayıp bunu Bakanlığa sunuyor. Fakat her nedense Hükümet bunu gizli tutuyor. Mersin’de santralle ilgili açılan davada, Mersin 1. İdare Mahkemesi bu raporu isteyince de, Enerji Bakanlığı ‘ 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü kanunu’nun 20. Maddesi uyarınca, mahkemeye vermiyor.
Ne diyor 20. Madde ‘ 1- Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yaparlar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.
2. Taraflardan biri ara kararının icaplarını yerine getirmediği takdirde, bu durumun verilecek karar üzerindeki etkisi mahkemece önceden takdir edilir ve ara kararında bu husus ayrıca belirtilir.
3. Fıkra ‘ Ancak, istenen bilgi ve belgeler Devletin güvenliğine veya yüksek menfaatlerine veya Devletin güvenliği ve yüksek menfaatleriyle birlikte yabancı devletlere de ilişkin ise, Başbakan veya ilgili bakan, gerekçesini bildirmek suretiyle, söz konusu bilgi ve belgeleri vermeyebilir. (Ek cümle: 10/06/1994 - 4001/10 md. ) Verilmeyen bilgi ve belgelere dayanılarak ileri sürülen savunmaya göre karar verilemez.
Bakanlık da 3. Maddeye dayanarak, fakat bir gerekçe göstermeden bu raporu mahkemeye sunmuyor. Fakat henüz Mahkemenin bu konuda ne diyeceği belli değil. Santralin Çed raporunu dava eden davacı avukatları da, bunun sürekli yapıldığını, sürecin esasına etki eden tüm bilgi ve belgelerin gizlendiğini, yüksek menfaatler, ticari sır gibi sebeplerle paylaşılmadığını söylemişler.
Şimdi oturup şöyle bir düşünmek gerekir, hükümet neden başka ülkelerin açıkladığı böyle bir raporu açıklamıyor ve açıklamadığı gibi Mahkemeye de sunmuyor. Eğer şeffaf bir süreç varsa, herşey normal gidiyorsa, bu raporda olumsuz bir husus yoksa ve Mahkemeye karşı aleyhe bir durum oluşmuyorsa hükümet bu raporu neden gizliyor. Şayet olumsuz bir durum varsa da , hükümet kendi halkının yaşam güvenliğini nasıl bir riske atıyor. Bunları bilmek hakkımız sanırım. Asıl önemlisi de, daha en başından gizli saklı ilerleyen, oldu bittiye getirilen, kimsenin olan bitenden haberi olmadığı bir nükleer santralde, ileride nasıl bir denetim olacağı, ya da nasıl bir şeffaflık olacağı hususudur. Elbette ki hiçbir şeffaflık olmayacaktır. Herşey başladığı gibi gidecek ve ülkemiz büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalacaktır.
Şimdilerde ; ‘Enerji Bakan’ı Taner Yıldız Ermenistan’daki nükleer santral için çevrecilere eylem yapalım’ diyor. Çünkü süresi dolan bir santral Ermenistan’da çalışmaya devam ediyor ve büyük tehlike saçıyor, yeniden uzatma kararı alınarak santral çalıştırılıyor. Sizce de komik değil mi? Kendi ülkemizde santral açılmasına büyük destek verenler, bunu kendileri için büyük başarı görenler, başka ülkedeki bir santral için çevrecilere çağrı yapıyor, bizde aynı şeyin olmayacağını kim garanti ediyor peki, bunca gizli kapaklı, denetimsiz işleyişler ülkesinde...