Görüntülenen Sayı: 2286
2803 | Yayım Tarihi: 8 Mayıs 2015 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » BİR HAİNİN İTİRAFLARI

BİR HAİNİN İTİRAFLARI

Zeki SARIHAN

Zeki SARIHAN

www.gunesgazetesi.net
Facebook'ta Paylaş

     Vatan haini Deniz Geçmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın ihanetlerinin cezasını çekeli 43 yıl oldu. Ülkemizde her dönemde vatan hainleri olmuştur. Nazım Hikmet bir şiirinde yalnız hain olduğunu değil, hainliğe hâlâ devam ettiğini açıkça itiraf eder. Zaten o da ihanetinin cezasını hapishanelerde çekmiş bulunuyordu. Bazı dönemlerde vatan hainlerinin sayısı olağanüstü artmıştır. Deniz Gezmiş zamanında öyleydi. Zaman zaman da bu hainler ihanetlerinden vazgeçerek normal vatandaş haline gelmişlerdir.
     Denizler nasıl, neden ve ne zaman hain olmuşlardı? Hayat hikâyelerini incelemek gerek. Onları hainliğe sevk eden ana babaları mıydı, arkadaşları mıydı? Yoksa öğretmenleri veya okuduğu kitaplar mıydı?

     Tam bilmiyoruz. Ben de hain olduğum yılı tam hatırlayamıyorum. Zaten birdenbire hain olmuş da değilim. Bu bir zehir gibi zaman içinde benim kanıma girdi ve bütün zihnimi işgal etti.
    Orta Karadeniz bölgesinde fındık bahçelerinde, dere kenarlarında yalın ayak veya kara lastikle hayvan otlatırken tabii bütün köylüler gibi normal küçük bir vatandaştım. Fakat ne zaman ilkokulu bitirip de Öğretmen Okulu’na gittim ve orada kitap, dergi okumaya başladım, yavaş yavaş hain olmaya başladım. Dünyanın tepelerle çevrilmiş bizim köyden, insanların bizim köyümüzdekilerden ibaret olmadığını gördüm.  Devlet bu durumdan ders çıkarmalı, hainlik potansiyeli taşıyanları ya okutmamalı ya da okutmak zorunda kalırsa eğitim programlarını öyle yapmalı ki devlet büyüklerinin sözünden çıkmasınlar. Uslu birer vatandaş olsunlar. En kestirme yol, bütün okulları imam hatipleştirmektir.
     Benim ilk ihanetim şöyle oldu: Benim köylülerim neden sabahtan akşama kadar çalışıyor, üretiyor yoksulluk çekiyor da, şehirlerde yaşayan, ticaretle uğraşan, büyük toprak sahibi bazı insanlar çok kazanıyor ve rahat yaşıyor?  Devleti neden onlar yönetiyor? diye düşünmeye başladım. Zenginlik ve yoksulluğun Allah’ın takdiri olduğunu, beş parmağın beşinin bir olmadığını söyleyenler olmadı değil. Ben onlara inanmak yerine, tuttum her şeyin işçinin, köylünün hakkı olduğunu yazıp söyleyenlere kulak verdim. Beni yoldan çıkaranlar, günahıma girenler onlardır.
     Bu konuda olağanüstü bir duyarlılığı olan devletimiz benim ihanete yöneldiğimi şıp diye anladı ve yılanın başını küçükten ezmek için daha lise yıllarında arkama adam taktı. Aradan beş yıl geçtikten sonra o öğrenci de hain olmuştu ve beni o zaman izlemekle görevlendirildiğini utanarak itiraf etti.
     İkinci ihanetim Amerika’ya karşı oldu. Büyüklerimiz gibi onun komünizme karşı milletimizin hamisi olduğunu, bize kol kanat gerdiğini kavrayamadım. Amerikan üslerinin ve tesislerinin devletimizin bekası için taşıdığı önemi bilmiyordum. Hükümetimizin neden Kore’ye asker gönderdiğini düşünemiyordum. Amerika haklı olarak bu konuda çok hassastı ve böyle bir ihaneti affedemezdi. Önemli bir insan olmadığım için CİA raporlarına girdiğimi sanmıyorum, Zaten benim gibi hainlerin dosyalarını onun yerine MİT’imiz tutuyordu.
    Böyle bir haini kendi haline bırakmak elbet de doğru olmazdı. Müfettişler, savcılar beni sık sık sorgulayıp bu hainliğimden vazgeçmem için gerekli uyarıları yapmış oldular. Uzak yerlere tayin etmek, okuldan atarak öğrencileri zehirlememe engel olmak, meslekten atmak, kollarıma kelepçe takmak gibi ıslah edici her yolu denediler. Ama bende nerede bunu anlayacak kafa! Bir kere yoldan çıkmışım!
     Üçüncü bir ihanetim daha var, onu da itiraf etmesem içim rahat etmeyecek: Milliyetçiliğe de ihanet ettim. Çok gerekliymiş gibi bütün insanların kardeş olması gerektiğini, birinin diğerine üstün olmadığını zannettim. Modası geçmiş bu görüşlerde ısrar ettim. Bu son ihanetim yalnız devleti yönetenler tarafından değil, bazı arkadaşlarım tarafından da haklı olarak çok tepki çekti. Bana açıkça “Sen yoldan çıkmışsın, senden beklemezdik” diye açıkça söylediler.
     Hainlik bir huy, bir meslek. İnsan bir kere hain olunca bundan kolay kolay dönemiyor. Deniz Gezmiş ve arkadaşları gibi hainliğinin cezasını canıyla ödeyen çok insan var. Çünkü hainlik beynin bütün hücrelerine sinmiş oluyor. Gene de bu hastalığı tedavi olan, tuttuğu yanlış yoldan dönen çok arkadaş oldu. Şirket kuran, köşe yazarı olan, köşeyi dönen akıllı insanlar oldular.
     Acaba ben de bu yaştan sonra tedavi edilebilir, normal bir vatandaş olabilir miyim? Yoksa iş işten geçti, benden tamamen umut kesildi mi?
(6 Mayıs 2015)

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.