GERİ KALMIŞLIKTAN NEDEN KURTULAMAYIZ?
Bu ülkede elektrik faturalarındaki “rezalet” bilindiği halde neden müdahale edilmez?
Enerji hatları yükü taşıyamadığı halde ve bunca tahsilâta rağmen neden yenilenmez?
Fatura geç ödendiğinde gerekli cezalar uygulandığı halde, sağlıklı enerji veremeyenlere neden ceza kesilmez?
Milletvekili listeleri partilerin üst çatısında hazırlandığı halde bunun adına neden “demokrasi” derler?
Demokratik olmayan listelerin başarısı için birileri niye çalışır?
Çalışırken de niye; “sandık”, “millet iradesi” türünden kavramlar kullanırlar?
Neden bizde yasama, yürütme ve yargı birbirine göbek bağı ile bağlıdır?
Gelmiş geçmiş bütün iktidarlar, muhalefetteyken yüzde on barajından şikâyet ettikleri halde neden göreve geldiklerinde kulaklarının üstüne yatar?
Bizde parti içi demokrasi neden yok?
Milletvekili, vatandaşın önünde ceketini ilikleyip “tir tir titremesi” gerekirken, neden liderinden daha fazla “korkar”?
Neden demokratik olmayan bu rejime başka bir isim bulunmaz?
Koskoca bir ülke gözle görülür bir mesafe kat etmesi gerektiği halde, neden eğitimde yerinde sayar?
Bırakın farklı iktidarları, aynı hükümetler bile neden her fırsatta sınav sistemiyle oynar?
İstisnaları bir yana “öğretmen”, öğrenciye kitabı sevdirmesi gerektiği halde neden bir satır yazı bile okumaz?
Kitap okumayan öğretmene neden “eğitimci” denir?
Neden liberal, muhafazakâr, milliyetçi, demokrat, sosyal demokrat, ılımlı İslamcı gibi kategorilerle bölük pörçük olduk?
Neden etnik ve mezhepsel nedenlerle ayrı saflara düştük?
Bir Amerika’da bin bir çeşit kültürden toplumlar bir arada yaşarken, biz neden bir arada yaşamayı beceremeyiz?
Bunca ortak değerlere rağmen kavga ve ayrılık ortamının hazırlanmasına neden ihtiyaç duyarız?
Bir memlekette beyin göçü neden yaşanır?
Anadolu coğrafyasında yüzyıllardır ilim, bilim, teknoloji neden aradığı iklimi ve zemini bulamaz?
Neden insanlar din, mezhep ve soy-sop üzerinden değerlendirilir?
Herhangi bir birey, sadece “insan” olduğu için gereken değeri neden göremez?
Makam, mevkii, etiket, “filancının adamı” gibi sıfatlara gereksinim duyulmadan neden iş yapılmaz?
“İşe göre adam” kuralı varken, “adama göre iş” saçmalığını neden ısrarla uygularız?
Sadece bu yüzden beceri, hüner, liyakat, tecrübe, birikim gibi değerlere neden sırtımızı döneriz?
Verimli ve bereketli topraklarda yaşadığımız halde, yiyip içtiklerimiz konusunda neden kaygı duyarız?
Tarımda bir Hollanda kadar bile olmamak için neden ısrarla inatçılık ederiz?
Osmanlının belli bir dönemi dâhil olmak üzere Türkiye’de neden entrikaların ve güç mücadelelerinin sonu gelmez?
Ailedeki sıkı bağlarıyla bilinen neslimiz, neden her geçen yıl anlamsız bir kopukluk yaşar?
Aynı ülke sınırları içinde bulunduğumuz halde neden İzmir’de başka bir dünya, Hakkâri’de çok daha başka bir dünya yaşarız.
Neredeyse her alanda yaşadığımız taassuptan, tutuculuktan, bağnazlıktan, hurafeden ve önyargılı yaklaşımlardan neden kurtulamayız?
Çağın getirdiği bunca imkânlara rağmen neden hala boğazımıza kadar gömüldüğümüz cehaletten kurtulamayız?
Buna bağlı olarak neden töre ve terör gibi geri kalmışlık göstergesi olan belalardan yakamızı sıyıramayız?
Bizim düşüncemizin karşısında bir düşünceyle karşılaştığımızda neden kendimizi kaybederek agresifleşir ve saldırıya geçeriz?
Bu güne kadar kırsalda yaşayan insanımızı kitapla, sinemayla, tiyatroyla neden haşir neşir etmeyiz?
En önemlisi de geri kalmışlıktan neden kurtulamayız?
HOŞÇAKALIN…