SEN KENDİ İŞİNE BAK!
Tipik bir Ortadoğu ülkesi olmak beni hep korkutmuştur.
Bireyin değil, otoritenin baskın olması beni her zaman kaygılandırmıştır.
Toplumun değerleri üzerinden yapılan samimiyetten uzak politikaların prim ve sükse yapması beni hep üzmüştür.
Sürekli birlik ve beraberlik vurgusu yapıldığı halde, aslında bölük pörçük yaşamak bu milleti iyice yormuştur.
Ülkenin bölünerek zayıf düşmesi için yapılan haince saldırıları ve çalışmaları sadece ben değil, aklı başında herkes görüyor.
Ama ne hikmetse bu tür saldırılar, bizi daha da kenetleyeceği yerde tam tersi oluyor.
İşte tam burada bir bit yeniği var.
Daha ne kadar yapılan saldırı girişimlerinden şikâyet ederek ömrümüzü tamamlayacağız?
Sürekli yakınarak, söylenerek, şikâyet ederek ve hatta homurdanarak bir yere varamayız ki…
Nitekim varamadık.
Zaten böyle giderse varacağımız bir yer de yok.
İşe eğitim sisteminden başlayalım mı?
Mesela diploma ve etiket yerine…
Bireyin yeteneğine ve yatkın olduğu alana göre bir eğitim anlayışı daha verimli olmaz mı?
Üniversitelerden bir yığın işsizler ordusu üreteceğimize…
Toplumun ve ülkenin ihtiyacı olan elemanların yetiştiği bir eğitim sistemine ne dersiniz?
Eğitim sistemine ayırdığı kaynağı dönüştüremeyen bir ülkenin ileri gidemeyeceğini görmek müneccimlik midir acaba?
Ayrıca bütün bunlar yıllardan beri bilinmeyen şeyler mi?
Aslında olması gerekeni herkes biliyor.
Buna rağmen yıllardır bilinenler uygulanmadı.
Uygulanamadı.
Düşmanlardan şikâyet etmek o kadar zamanımızı aldı ki; dönüp de bu yönümüzü onarma yoluna gitmeye fırsat bulamadık.
Ve yine bilinen bir gerçek daha…
Bilim, sanat, spor…
Bütün bunları tek tek ele almak burada mümkün olmayabilir.
Ama bu, şu soruya cevap aramamıza engel olmaz.
Bilim, sanat ve sporda dünyanın neresindeyiz?
İşte anlatmaya çalıştığım bu…
Eğer sen bünyeyi güçlendirme yoluna gitmezsen, değer vermediğin en zayıf virüsler bile karşına “düşman” olarak çıkar.
Yıllardır aynı noktadayız:
Amerika bizi sömürüyor.
Ermeniler sözde soykırım kozunu her yıl oynuyor.
Almanya gelişmemizi istemiyor.
İngiliz bize göz açtırmıyor.
İsrail, zaten batının şımarık çocuğu…
Komşularımızla sıfır sorun hayalleri suya düştü.
Ve daha bir yığın korkular, kaygılar…
İyi de el adama sorar:
Madem bu kadar çok düşmanın var, bünyeyi güçlendirmek için ne yaptın?
Hangi bilim adamın dünya çapında ses getirdi?
Hangi sanatçın dünyayı salladı?
Parmakla gösterilen bir sporcun var mı?
Bu soruların cevapları, aslında karnemizin de son hali…
Okumayan insanlardan bürokrat ve bilim adamı üretirsen…
Sporu, kavga kültüründen uzak tutmazsan…
Sanatı, zaten görmezden gelirsen…
Bölgeler arası gelişmişlik farkını çözmezsen…
Daha acısı da insana değer vermezsen...
Daha çook korkular ve kaygılar yaşayarak zaman kaybedersin.
Oysa yapman gereken tek şey, sadece kendi işine bakmaktı.
HOŞÇAKALIN