Yolu Sevgiden Geçen İnsanlar, Elvada!
Peygamber Efendimiz ( S.A.V ), 'Ömür bir öğün kadardır.' diye buyurmuş. Ne doğru değil mi? Ve Ahmed Hulusi, 'Tek'in Seyri' kitabında ömrün sadece 8,6 saniyeden ibaret olduğundan bahsediyor. 'Kuantum Potansiyeli' ile de, bunu destekliyor. Gerçektende, bir göz açıp kapama süresi değil mi, bu hayatın tümü?
Ben mesela 33 yaşıma geldim. 8 Yıllık evliyim, 2 tane çocuğum var. Rabb'ime hamd-u senalar olsun. Fakat bunca yılın nasıl geçtiğini anlayamadım. Hunharca geçen zamanda, iki değerli sanatçı benim hayatımda hep baş tacı oldu. Birisi Barış Manço'ydu, onun ölümü içimi yakmıştı. Onunla adam olmamış mıydı, milyonlarca çocuk? O öldü, bizde de adamlık yarım yamalak kaldı. Bir diğeri ise, bu sabah vefat eden Kayahan'dı. Sizler için de ikisinin yeri farklı olabilir ama benim için çok başka noktadalar. Daha geçen yazımda Otizim hakkında bir yazı yazmışken, Kayahan'ın vefat haberi yüreğimi dağladı. -'Ne alaka?' dediğinizi duyar gibiyim. Bir çoğunuz biliyordur, ablamın otistik olduğunu. Biz, daha otizim diye bir kavram yokken, ablamla bu hastalığı öğrendik. Otizimin yanında tabi ek engelleride vardı ablamın ama ana problem otizimdi. İlginç bir hastalıktı otizim. Radyosu veyahut kasetçaları her daim açıktı ablamın. Yüzlerce şarkıyı bu sebeple melodisiyle ezbere bilirdi. Ve o şarkı söylerken, benden ona eşlik etmemi isterdi. Hatta haberleri dinlediği için, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş olduğunu bile söyleyebilirdi, ansızın. Onunla yetinmez, hava durumundan bilgiler verdiği de olurdu; -'Bugün hava güneşli!' diye. Bunlara rağmen ne acıktığını söylebilirdi, ne de tuvaletinin geldiğini. Pardon pardon! Bir defa söylemişti çişim geldi diye, o gün ev bayram yerine dönmüştü. Herkes için çok normal olan durum, Tarkan'ın bir röportajda Rahmetli Savaş Ay'a ;-'Çişim geldi!' demesi gibi, bomba etkisi yaratmıştı evimizde. Ya, böyle bir evdi bizim ev.:)
Bazen de ablam, ağlama krizlerine girerdi. Öyle ağlardı ki sanki sanırsınız bir yerini kesmişler. Halbu ki sadece televizyon kanalını değiştirmiştim. Ama otistiklerin kendine ait bir dünyaları vardı ve o dünyaya dışardan müdahaleye, kesinlikle izin yoktu. Bunun bilinciyle büyüdüm ben. Evde -'Selim!' denmesine bile tahammülü yoktu. İşte o tip ağlama nöbetlerinde, onun 'apranax'ı' ya Barış Manço oluyordu yada Kayahan. Bazen 'Mor Menekşe', bazen ise 'Arkadaşım Eşek' , sakinleştiriyordu ablamı. İster inanın, ister inanmayın, Kayahan-Barış Manço olmadan asla susmazdı ablam. Bizim için onların kaseti, tansiyon hastasının dil altı hapı gibiydi.
İki yolu sevgiden geçen insanda, şimdi gerçek mabedleriyle buluştu. Aslında tam da lazım oldukları zamandı, bu vefasız, sevgisiz, ilgisiz topluma. İki güzel insanın, ödenmeyecek hakkı var üzerimizde. Bize haklarını helal ederler mi bilmiyorum ama ablamın onlardan şefaatçi olacağından eminim. Mekanınız Cennet olsun, GÜZEL İNSANLAR!