ALTIN MADENİ
Geçen haftaki gazetemizde ‘ALTIN MADENİ PROJESİ İLE İLGİLİ TEKNİK RAPOR HAZIRLANDI’ diye bir haber vardı. Haberin içeriğini okuyunca, rapora ulaştım ve 59 sayfalık raporu okuma fırsatım oldu. Kaymakam Mehmet Yapıcı, yaptığı basın açıklamasında “Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz tarafından hazırlanan raporda, ‘ÇED raporunda belirtilen hususlara uygun, idari denetimler zamanında yapılırsa altın işletmeciliğinin bir zararı olmaz’ sonucu çıkmıştır” dedi.
Bu toplantıya, Fatsa İlçe Emniyet Müdürü İbrahim Ethem Öztürk, Fatsa İlçe Jandarma Komutanı Halit Gülten, Fatsa İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürü Erkan Ayaz ve Fatsa Yazı İşleri Müdürü Ahmet Çelik de katılmıştı.
Sayın kaymakam, ‘Vali Beyimizin de direktifleriyle biz Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Turan Karadeniz’e inceleme yapması için taleplerimizi ilettik. Kendisi ekibiyle birlikte 59 maddelik bir rapor hazırladı. Hazırlanan rapor çok geniş araştırmaların yapıldığı tarafsız bir rapordur. Bu raporun sonucu, ÇED raporunda belirtilen hususlara uygun, idari denetimler zamanında yapılırsa altın işletmeciliğinin bir zararı olmaz sonucu çıkmıştır” diye konuştu.
Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz tarafından hazırlanan raporda ‘ Maden faaliyetinde siyanürle altın üretme tekniği kullanıldığı, altın madeni üretilirken diğer madenlerden farklı olarak işlem gören cevher miktarından daha çok atık oluştuğu, altın madenciliğinde siyanür kullanımının diğer alanlarda kullanımından daha tehlikeli olabileceği belirtilmiştir.
Raporun 5. Sayfasında, ‘Altın üretimi yapılan işletmeye taşınan siyanürün dökülmesi ve devrilmesi sonucunda olumsuz olaylar yaşanması muhtemeldir. Siyanürün işleme sırasında borulardan veya çeşitli sızıntılarla yeraltı sularına karışmasıyla birlikte tehlikeli durumlarda oluşabilmektedir. Altın madenlerinde kullanılan siyanürün nehir sularına karışması nehirdeki canlıların ölümüne, tarlalardaki sulama kanalına karışmasıyla da meyve ve sebzelere karışarak insan sağlığını tehdit edebilmektedir’, denilmiştir.
Yine aynı sayfada devamla ‘ siyanürün insan sağlığı üzerinde ciddi tehditler oluşturduğu bir gerçektir. Solunması ve vücuda herhangi bir şekilde alınması sonucunda zehirlenmeye yol açar. İnsanlar üzerinde ölümcül etkileri olan siyanür kullanımında oldukça dikkatli davranılmalı ve alınabilecek tüm tedbirler alınmalıdır. Araştırma konusu MADEN OCAĞI İÇİN HAZIRLANAN ÇED RAPORUNDA DA ALTIN ELDE EDiLMESİ SIRASINDA SİYANÜR KULLANILMASI AŞAMASINDA BÜTÜN TEDBİRLERİN ALıNICAĞI TAAHHÜT EDİLMEKTEDİR.’ Denilmiştir.
Fakat raporun 6. Sayfasında ise’ alınacak tüm önlemler sayesinde gerekli tesisin kurulması, üretim süreçlerinin çevre sağlık gereklerine uygun gerçekleştirilmesi ve denetimlerin yapılması durumunda altın madeninin ne civarda yaşayan insanlara, ne de floraya ve faunaya karşı herhangi bir olumsuz etkisinin olması uzak ihtimaldir, denmiş, devamında ise, ‘FAKAT ÜLKEMİZDE DENETİM MEKANİZMALARININ HER ZAMAN SAĞLIKLI İŞLEMEDİĞİ GÖZÖNÜNE ALINDIĞINDA, KÜÇÜK BİR YANLIŞIN SONUÇLARININ ÇOK AĞIR OLABİLECEĞİ DE UNUTULMAMALIDIR.’DENİLMİŞTİR.
Raporun her sayfasında altın madeninin çevreye çok büyük zararları olduğu anlatılırken, bir başka paragrafında, gerekli şekilde işletilirse bir zarar olmaz denilmiştir. Bunun garantisini kim verecektir, ülkemizde denetim mekanizması bu denli zayıfken, en ufak bir hatanın yüzlerce insanın ölümüne, hastalanmasına sebep olacağı aşikarken bunun bedelini kim ödeyecektir. Hangi tazminat insan canını geri getirecek, yokolon doğayı diriltecektir. Tamamen kar amaçlı bir şirketin,iş yaptığı mekanda 100 kişiye iş imkanı sağlaması dışında bir faydası yokken, bunun çevreye zararı olmayacağı hakkında bir açıklamayı bizim yerel idarecilerimiz neden yapmaktadır. Bunun sorumluluğunu nasıl üstlenmektedir. Üstelik yargı aşaması devam ederken, ÇED RAPORU’NUN İPTALİ İLE İLGİLİ BİR DAVA AÇILMIŞKEN, MAHKEME ÖNCESİNDE İLÇENİN YEREL YÖNETİCİLERİNİN ÇED RAPORU UYGUNDUR BEYANI HUKUKA UYGUNMUDUR?
Tüm bunlar üzücüdür, yerel idari yöneticilerimiz bu topraklarda belki geçici olarak görev yapmaktadır, fakat bizler ömrümüz olduğu sürece bu topraklarda yaşamını sürdürecek insanlar olarak, bu açıklamayı çok manidar bulmaktayız.