İÇ GÜVENLİK PAKETİ
Ülkemiz de tam bir kuvvetler kargaşası yaşanıyor. Devletin üst düzey yetkililerinin girdiği polemikler bunun açık bir göstergesi. Dört şehit verdiğimiz uçak kazalarından sonra, devletin Cumhurbaşkanı ve muhalefet liderleri arasındaki söz yarışları, tarafsız olması gereken makamların başındaki insanların, malesef tarafsız bir konumda olmadığını gösteriyor. Başkanlık sistemini tartışırken, aslında ülkemizin çoktan kendine has bir başkanlık sistemi içinde olduğunu görüyoruz. Yaşanan uçak kazaları çok vahim ve üzücüdür. Bunda ihmal olup olmadığı, uçakların uçuşlara uygun olup olmadığı araştırılacaktır, fakat bu konuda kullanılan üslup da çok manidar bir üsluptur.
Yaşanan bu sistem karmaşasının yanısıra, yeni çıkarılmak istenen ve Mecliste büyük kavgalara sebep olan ‘İç güvenlik paketi’ ile de daha büyük bir karmaşa yaratılacaktır.
Getirilmek istenen yasa ile, polise çok geniş yetkiler verilmektedir. Arama yetkisi hakim kararı olmadan yapılabilecek, gözaltına almak ve silah kullanmak kolaylaşacaktır. Burada ölçü ne olacaktır, aramada ve silah kullanmada nasıl bir sınır vardır, bu belirli değildir. Tamamen sübjektif ölçülerle ve kişilerin o anki ruh halleriyle ilgili bir durum olacaktır. Son yıllarda, yapılan gösterilerde gerçekleşen ölümlü ve yaralanmalı kazalar, ölçüsüz biber gazı kullanımları dikkate alındığında, bu yetkilerin sınırlandırılması düşünülecekken, aksine yetkilerin ölçüsüzce arttırılması daha tehlikeli olaylara sebep olacaktır.
Polis pankart taşıyan, slogan atan kişileri istediği gibi yakalayıp, nezarete atabilecek ve 4 güne kadar bekletebilecektir. Slogansız ve pankartsız bir gösteri yürüyüşü nasıl olabilecektir, herhangi bir anlamı var mıdır? Pankartların ve sloganların suç unsuru olup olmadığı yine keyfi olarak belirleneceğine göre, kime göre suç, kime göre değildir?
Valilerin yetkisi arttırılarak, belli konularda yasaklar getirme yetkisi tanınıyor. Şu an ülkemizde valilerin siyasi konumu görüldüğü üzere, pek bir tarafsız değildir. Belli bir siyasi düşünceye, hayat görüşüne sahip kişiler valilik yeterliliğini de taşıyorsa atanabilmektedir. Bu aşikarken, valilerin getirdiği sınırlamaların objektif olabileceğini söylemek de pek mantıklı olmasa gerek.
Önleyici dinleme adı altında bir dinleme türü getiriliyor yasa ile. Hakim kararı olmadan dinleme yapılabilecek ve dinleme başladıktan sonra 48 saat içinde dinleme kararı alınacak. Bu süreçte olan olacak, aleyhine dinleme yapılan kişi hakkında elde edilen deliller kullanılacak.
Bunlar kısaca yasanın getirdikleri, tabi ki daha ayrıntılı düzenlenmiş bir yasa. Üstelik birçok kesim karşı çıksa da, mecliste ciddi tartışmalar yaşansa da, yasanın uygulamaya gireceğini sanıyorum. Bir hukukçu olarak da, hukukun bu denli yadsındığı bir yasanın kabul edilecek olmasından da büyük endişe duyuyorum. Devlet bu yasa ile vatandaşlarının güvenliğinden çok, kendi soyut gücünü güvence altına alıyor. Uygulamada süregiden hukuksuz davranışları da yasal hale getiriyor. Anlayacağınız varolan aksaklıklar iyileştirilmek yerine, yasal hale getiriliyor bu ülkede.
Zaman geçiyor, yıllar sonra neyin doğru neyin yanlış olduğu; ve yaşanılan çağın, neleri getirip, neler götürdüğü daha iyi anlaşılıyor. Zaman geçiyor demişken, GÜNEŞ GAZATEMİZİN 45. Yılı bu yıl. 22 Şubat 1971’den bu güne, 45 yıldır yayın hayatını sürdüren GÜNEŞ’te, ben de yaklaşık 10 yıldır yazıyorum. Her düşünceye, her görüşe saygılı, yazanların kendini rahatça ifade ettiği bu gazetede yazmaktan da, mutluyum. Nice uzun, aynı çizgide yıllar diliyorum Fatsa GÜNEŞ’e....