GÜNEŞ GAZETESİ YA DA BUNAMAYAN HAFIZAR
1971 yılında hizmete başlayan bir işletmeyi bu günlere kadar getirmek, aslında bir başarı hikâyesidir.
Dile kolay…
Yarım asra yaklaşan yayın hayatıyla Fatsa’nın her haline şahitlik eden bir Güneş Gazetesi’nden söz ediyoruz.
Nice ulusal gazetelere baktığınızda, bu kadar ömrü olan ve halen varlığını sürdüren bir basın kuruluşunu görmek zordur.
Bu gün Fatsa’da yayın hayatını sürdüren diğer gazetelere de ilham kaynağı olmuştur Güneş Gazetesi…
Böyle bir gazeteyi anlatırken Hikmet Altuntaş’tan söz etmemek olmaz.
O dönemin siyasi, sosyal ve hatta geleneksel koşullarında Fatsa’nın bir gazeteye ihtiyacı olduğunu düşünmek ve bunu gerçekleştirmek bir meziyet değil de nedir?
Fatsa gibi bir ilçenin acı tatlı günlerini bu sayede belgelendirmek ve arşivlemek bir ufuk göstergesi değil midir?
Büyük fedakârlıklarla kurduğu Güneş Gazetesi’ne hangi yılları sorarsanız sorun…
Yetmişler, seksenler, doksanlar…
Size ihtiyacınız olan her şeyi söylesin.
Yetmişlerdeki yokluğu, acıyı, hayal kırıklıklarını, sönüp giden hayatları…
Seksenlerin dönüşen, dönüştürülen Özal’lı yıllarını…
Doksanların bitmez kısır kavgalarını…
İki binleri yorgun karşılayan ama kendine gelmeye çalışan Türkiye’yi…
Kim ne derse desin?
Güneş Gazetesi, Fatsa’nın ‘bunamayan hafızasıdır.’
Fatsa’nın, her alandaki yolculuğunda değişmeyen ve bozulmayan pusulasıdır.
Üzüntülerimizin, sevinçlerimizin, heyecanlarımızın ve heveslerimizin ortak noktasıdır.
Her geçen gün birbirinden iyice kopmaya başlayan bireylerin ve kesimlerin bir arada durmasını sağlayan çimentosudur.
Dahası; Fatsa’nın ve Fatsalının net görüntü veren aynasıdır.
Çünkü her koşulda Fatsa’yı yazmış ve Fatsa’yı resmetmiştir.
Nice vatandaşımız derdini bu sayede duyurabilmiştir.
Vatandaşa ulaşmak isteyen nice makam sahipleri bu sayede vatandaşa seslenmiştir.
İşte Hikmet Amca, 1991 yılında hayata veda ettiğinde Fatsa’ya böylesine kıymetli bir miras bırakmıştır.
Her ne kadar Ferudun Cumhur Altuntaş, gazetenin hukuki mirasçısı olsa da, manevi mirasçısı hiç şüphesiz Fatsa halkıdır.
Zaten o da üstlendiği misyonu başarıyla sürdürmüş ve Fatsa’nın yüksek menfaatleri doğrultusunda başlayan yayın anlayışında zerre sapma yapmamıştır.
O misyon nedeniyledir ki; bu güne kadar hiç kimsenin önünde eğilip bükülmemiş ve 1971’de belirlenen bu yoldan dönmemiştir.
Hangi dönem olursa olsun günü birlik politik rüzgârlara gazeteyi kurban vermemiştir.
Buna karşın hiçbir çirkin pazarlığa girmeden her görüşe, her düşünceye saygılı ve eşit yer vermiştir.
Güneş Gazetesi budur ve böyle bir ailedir.
Bu satırların yazarı Güneş ailesine 1986’nın sonbaharında katılmıştır.
Yazarlığın keyfine, hazzına ve sorumluluğuna 21 yaşında bir gençken ‘merhaba’ demiştir.
İlk yazıma ilham veren konuysa, yine bu gazetede gördüğüm alkollü bir sürücünün yol açtığı ölümlü trafik kazası haberi olmuştur.
Kaleme aldığım birçok köşe yazısının başlıklarını çoktan unuttum.
Ama ilk yazının başlığı daha dün gibi aklımda:
Şişedeki Canavar…
Ben ve benim gibi düşüncelerini anlatmak isteyen nice değerli isimlere kapılarını açan rahmetli Hikmet Amca’ma, Ferudun Abime ve tabi ki; gazetenin manevi şahsına çok çok teşekkür ediyorum.
Bu güne kadar gazeteye emek vermiş tüm insanları tebrik ediyorum.
Ve 44. kuruluş yıldönümünde Güneş Gazetesi’nin tüm idareci ve çalışanlarını yürekten kutluyorum.
HOŞÇAKALIN