BEŞ TARZ-I SİYASET ve VATAN PARTİSİ
Zeki Sarıhan
Yusuf Akçura, 1904’te Osmanlı Devleti için öngörülen üç siyaset tarzı olarak Osmanlıcılık, Panislamizm ve Türkçülük üzerinde duruyordu. Hürriyet gazetesi yazarlarından İsmet Berkan, yazılarında bugün hâlâ İslamcılık ve milliyetçiliğin birbiriyle mücadele halinde olan iki ana akım olduğunu yazıyor.
Ancak biraz daha yakından bakıldığında siyasette başka renkler de görülebiliyor:
1.İslamcılık: Kökü Abdülhamit dönemine uzanan İslamcılık, Refah Partisi tarafından güncellenmişti. AKP ile iktidarı devralmıştır. Bugünkü Başbakan Davudoğlu tarafından Stratejik Derinlik kitabıyla teorisi yapılmıştır. Günümüz İslamcılığının iki hedefi var: Birincisi eski Osmanlı sınırları içinde bulunan Sünni topluluklar üzerinde Türkiye’nin nüfuzunu kurmak (Yeni Osmanlıcılık), ikincisi içeride Sünni İslam toplum ve devlet düzenini yaratmak. (Muhafazakârlık) Başlangıçta ABD’ye dayanılarak ve onun şemsiyesi altında geliştirilen bu hareket giderek radikal İslam korkusu yaşayan ABD’den kopma eğilimindedir.
2.Modernizm: Kökleri Osmanlı devletinin Islahat dönemine kadar inen modernizmin en etkili olduğu dönem Tanzimat dönemidir. Meşrutiyet döneminde adı “Batıcılık”tır. AKP iktidarına kadar Cumhuriyet dönemi iktidarları tarafından laiklik ve çağdaş uygarlık olarak savunulmuştur. Büyük sermayenin Avrupa ile bütünleşmiş kesimi, ordu, bürokrasi, CHP tarafından temsil edilmiştir ve halen de temsil edilmektedir. 2002’den sonra muhalefete düşmüştür ve kıyı kentlerinde yaygındır. Laik liberaller de modernistlerin bir parçasını oluşturmaktadır.
3.Milliyetçilik: 20. Yüzyılın başlarına Osmanlıcalığa ve İslamcılığa karşı Türkçülük olarak sahneye çıkmıştır. Türkiye’deki siyasi oluşumları derinden etkilemiştir ve etkilemeye devam etmektedir. 1937 Anayasası’nda yer alan ve halen de CHP’nin amblemi olan Altı Ok’tan birisidir. Fakat en özgün temsilcisi MHP’dir. CHP içinde de kendisine geniş bir taban bulmaktadır. Modernistlerin önemli bir kısmı aynı zamanda milliyetçidir. Bir kısmı kendisini Atatürkçü olarak, bir kısmı ise İslamcılığa daha yakın Büyük Birlik Partisi’nde ifade etmektedir.
4.Kürt Siyasi Hareketi: Cumhuriyet döneminde Kürt ayaklanmalarına sebep olan fakat yakın zamana kadar devlet tarafından meşru kabul edilmeyen bu hareket, 30 yıldır Türkiye’nin siyasi hayatını derinden etkilemektedir. Kürt nüfusun yoğunlukta olduğu bölgeler için özerklik talep etmektedir. Kanundışı sayılan PKK ile parlamentoda temsil edilen BDP tarafından temsil edilmektedir.
5.Sosyalizm: İkinci Meşrutiyet döneminde doğmuştur. İdeolojik olarak kurtuluş Savaşı kadrolarını derinden etkilediyse
de kısa süre sonra kanun dışı sayılarak uzun yıllar yer altında faaliyet göstermiştir. 27 Mayıs’tan sonra yeniden canlanmış, hemen bütün aydınları ve gençliği derinden etkilemiştir. Günümüzde aydınların bir kısmı, üniversite gençliği ve Kürtlerin ileri kesimleri arasında taraftar bulmaktadır. İşçiler ve köylüler arasında yaygın değildir. Komünist Partisi, Halkın Komünist Partisi, EMEP, Halkın Kurtuluşu Partisi gibi partilere ve Ezilenlerin Sosyalist Platformu gibi çevrelere, yayın organlarına bölünmüştür. CHP, HDP gibi partiler içinde de sosyalist eğilimli olanlar vardır.
İŞÇİ PARTİSİ NEDEN VATAN PARTİSİ OLDU?
İşçi Partisi, 1960 sonrasında yükselen sosyalist hareketlerden biri idi. Çin devrimi pratiğini Türkiye’ye uygulamak, İşçi sınıfı öncülüğünde Millî Demokratik Devrim yaparak kesintisiz olarak sosyalizme geçme amacındaydı. Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao’yu, Mustafa Suphi ve Şefik Hüsnü’yü partinin önderleri olarak kabul ediyordu. Bu dönemde en özgün görüşlerini 1974’te partili tutukluların Mamak’ta yaptıkları “Savunma”da görmek mümkündür.
O dönemde Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi adıyla gizli çalışanlar, daha sonra legal olarak faaliyet göstermek için İhtilalci sözcüğünü adlarından çıkardılar. Ardından partinin adı Sosyalist Parti ve İşçi Partisi oldu. Türk milliyetçiliğiyle mücadele ederek Türk-Kürt Federasyonunu savundu. Bu dönemde partinin başkanı, Abdullah Öcalan’la görüşerek Batı’daki devrimci hareketle, Öcalan’ın önderlik yaptığı Kürt hareketinin birleştirilmesini ve kendisinin önder tanınmasını istedi. Elinde silahlı bir güç bulunan Öcalan, bu imkânı olmayan Perinçek’in önerisini reddetti. Bu tarihten sonra İP, mücadele ettiği kuvvetlerin başına Kürt siyasi hareketini koydu.
Parti, kendi adıyla veya Sol Güçbirliği, Cumhuriyet Güçbirliği gibi adlarla girdiği seçimlerden beklediği bir sonuç alamadı. Sosyalist ideoloji ile kısa sürede bir iktidar seçeneğinin yaratılamayacağı görüldü. Bunun üzerine adım adım milliyetçiliğe yaklaştı. CHP ve MHP yönetimine hücum ederek bu partilerin milliyetçi tabanlarını kazanmaya çalıştı. Merkez sağ, merkez ve milliyetçilerden kadro devşirerek topyekûn bir ideolojik sıçrama yaptı.
Vatan Partisinde milliyetçilerin, halkçıların ve sosyalistlerin birleştiği ilan edildiyse de gerek yaptığı vurgular, gerekse kazandığı yeni kadroları nedeniyle Vatan Partisine Türkiye’nin en koyu milliyetçi partisi gözüyle bakılabilir.
Vatan Partisini var eden Kürt sorunudur. Parti sözcülerine göre Kürt sorunu sosyolojik nedenlere dayanan bir olay değil, bir güvenlik sorunudur. Kürt siyasi hareketi, Türkiye’yi bölmek amacıyla ABD tarafından yaratılmıştır. Türkiye sınırları dışında bulunan Kürtlerin de her türlü özgürlük ve özerklik talepleri gayri meşrudur ve bastırılmalıdır. Parti bu görüşten hareketle, IŞİD’e bile dost gözüyle bakmaktadır.
Partide bir araya geldiği belirtilen üç eğilim, Turgut Özal’ın ANAP’taki dört eğilimine benzemektedir. ANAP’ta olduğu gibi bunların uzun süre bir arada, birlik halinde bulunması mümkün görülmüyor. Çünkü bunların her biri, parti dışındaki eğilimlerin çekim alanında olacaklardır. Vatan Partisi, bir partiden çok bir seçim ittifakına benziyor.
Bundan başka, Parti başkanının ve iradesini ona teslim ettiği görülen kadroların geçmişte defalarca görülen sık politika değişikliği, Türk soluyla ve sosyal demokrasisi ile bitmez tükenmez kavgası nedeniyle güvenirlik sorunları da vardır.