Benim Bir Umudum Var Hala! :)
Biliyorum bu ara biraz içinizi karartmış olabilirim yazılarımla. Bu yazdıklarım gerçeğin ta kendisi olsa bile, yarınlardan umudumuz kesmek biz Müslümanlara hiç yakışmaz. Bu yazımda size, beni ne zamandır ilk kez heyecanlandıran bir projeden bahsetmek istiyorum.
Bilmem farkında mısınız ama Fatsa'nın garajlar mevkisinde, Sami Yücel Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi var. Burada engelli olduğu kadar, özel de olan çocuklarımız eğitim görüyor. Fakat okul bahçesini üç okul birlikte kullanıyor. Böyle olunca diğer iki okulun sağlıklı öğrencilerinin, bazı sağlıklı velileri (!), bu özel çocukların, bahçede çocuklarıyla birlikte oynamasını istemiyor. Neymiş efendim çocukları korkuyormuş onlardan da, onlar da bundan çok tedirgin oluyormuş. Daha da önemlisi özel çocuklar betondan yapılmış okul bahçesinde oynarken aman düşüp bi yerleri yaralanacak diye eşim ve diğer öğretmemler hep tedirgin.Aynı zamanda üç ayrı çıkış yeri olan bahçede öğrencileri kontrol etmek çok zor.Bu durum benim işte kanıma dokunuyor. Benim ablam da hem otistik, hem de başka ek engelleri var. Kendisine ait bir dünyası var odasında. Misafirliğe gelen çocuklar bazen ablamdan korkardı. Ve bunu çocuğun annesi anlatamazdı çocuğuna. Aslında böyle bir durumda özel çocuk sahibi velileri değil, diğer velileri bilinçlendirmek gerekiyor. Ne yazık ki bizim toplumumuz onları sanki hiç yokmuş gibi kabul ediyor, veya onlara acıyor. İşte bu tutum bizi derinden yaralıyor.
Peki bu duruma bir çare var mı? Var elbet. Dert varsa, dertten büyük, Rabb'imiz var! Bu derde çare olacak beyinlerimiz var. Sekiz yıldır Zihinsel Engelliler Öğretmenliği yapan eşim Büşra Uysal Becioğlu'nun, bir projesi var bununla ilgili. Özel çocuklarımıza tarım alanı ve çiftliği olan bir okul tahsis edilecek. Çocuklar sadece kendilerine ait çimden olan bahçelerinde, özgürce koşup oynayabilecekler. Proje kapsamında bu özel öğrenciler, öğretmen ve ziraat mühendisleri eşliğinde, organik tarım yapmayı öğrenecek. Aynı zamanda inek, koyun ve tavuktan oluşan çiftliklerinde, inekten süt sağacak, koyunun tüylerini kırpacak ve tavuk kümesinden yumurta alacak. Bu yetiştirdiği ürünleri pazarda onlara ayrılan bir bölümde satacaklar. Böylelikle bir taşla üç kuş vurulmuş olacak. Birincisi; çocuklar toprakla uğraşacağı için daha sakin olacaklar. İkincisi; engelli velilerin birçoğunun maddi durumu zayıf. Böylelikle onların ekonomisine bir can suyu katacak, bu gelir. Üçüncüsü; bu hareketle güzel bir iş istihdamı oluşturulmuş olacak. Böyle bir proje hem benim gibi engelli ailelerinin gönlünü alır, hemde Fatsa'da çok güzel bir farkındalık oluşturur. Bu içime su serpen projeyi hazırlayan sevgili eşime, büyük destek veren Sami Yücel Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürü Ali Bey'e şükranlarımı sunuyorum. En büyük teşekkürlerimden birini de, Ziraat Odası Başkan Adayı İbrahim Ethem Kibar'a ediyorum. O olmasa bu proje belki bir hayal ürünü olarak kalacaktı. '-Pazar günü inşallah başkan olursam hatta olmazsam bile bu projenin yapılması için elimden geleni yapacağım!' dedi kendisi. Ve benim gibi yüreğinde yangın yeri taşıyan ailelere su oldu bu umut. Belki de Cennet'in kapılarını açan anahtar olur bu proje. Hem Ziraat Mühendisi olman hasleti ile hem genç hem de bu kadar duyarlı olman sebebiyle, Kabakdağı Organik Derneği Başkan Yardımcısı olarak, en önemlisi özel bir ablanın kardeşi olarak dualarım seninle, İbrahim Ethem Kibar.
İşte 'İdareci değil, lider istiyoruz lider! ' başlıklı yazımda, bundan bahsetmiştim sizlere. Bazen bir öğretmen, bazen bir müdür, bazen ise bir oda başkanı, lider olabilir toplumlara. Yeter ki genç olsun, eğitimli olsun, vizyonu olsun ve hayata dair farkındalığı olsun. Benim bir umudum var hala, ya sizin?