Siyanürlü Fındığımız Var, Yer misiniz?
Bilmem farkında mısınız, Bahçeler Köyü'nde, Startex diye çokuluslu bir şirket, siyanürle altın araması yapıyor? Niye mi soruyorum? Çünkü pek farkında gibi değilsiniz. Eğer farkında olsaydınız, Bahçeler Köyü'nde, bu Pazar yapılan eylemde, sizde orada olurdunuz. Ama yoktunuz!!! Göremedim hiçbirinizi!
Çünkü Pazar günü, yazdan kalma bir hava vardı. Deniz kenarında bir mekanda kahvaltı yapmak veya evden hiç çıkmadan tembellik yapmak, daha cazip geldi. Veya Ordu Vali'miz gibi düşünüyordunuz. 'HES' ler olmasa elektriğimiz olmazdı, altınımızı (!) çıkaramazsak, güçlü bir devlet olamayız. Bunlar hep küresel güçlerin oyunu!' Ya da yerel basınımız, sizin algınızı değiştiriyor olabilir. Biz buna medya sektöründe, 'dezenformasyon' diyoruz. Türkçe manası; 'kasıtlı olarak, yanlış bilgilendirme yapma'. Hani diyorlar ya; '-Efendim, aylık şu kadar para giriyor köye!' , '-Kendi altınımızı çıkarmayalım mı?, '-Siyanür sağlığa zararlı değil!' Hepsi sizi bilerek, isteyerek kandırıyor. Birinciye cevap; O insanlar, 3-5 bin TL'ye daha doğmamış çocukların geleceğini satıyorlar. İkinciye cevap; '- Altını Bergama'da Almanlar, burada İngilizler çıkarıyor. Üçüncüye cevap; '- Siyanürün toprağa, suya ve havaya karışmasıyla oluşan zararlarla ilgili binlerce bilimsel veri var. Sadece Youtube'da, İnay Köyü'nü izlerseniz, dediğimi çok daha iyi anlarsınız.
Bir de bu işin tarım tarafı var. O ise daha acı bir tablo. Bizim bölge olarak en önemli ürünümüz, kuşkusuz fındık. Bahçeler Köyü'nde yaşayan çiftçi, mahsülünü pazara indirecek şüphesiz. Toprak, su ve havaya karışan siyanür illaki fındığa da karışacak. Fındık ihracatcısı, bu fındığı haliyle Avrupa'ya satacak. Peki onların gelişmiş test cihazlarında, fındığımızda siyanüre bulgusuna rastlanırsa, ne olacak? Ben söyliyeyim mi? Türkiye'nin amiral gemisi olan fındık, su almaya başlayacak. Oradakiler Bahçeler Köyü filan bilmez. Bahçeler - Fatsa, Fatsa - Ordu, Ordu ise Türkiye fındığı olacak. Ve İtalya, İspanya, Gürcistan, ABD ile piyasaya girmek isteyen güçlerin, eline müthiş bir koz vermiş olacağız. Olmaz demeyin. Çernobil patlamasında sonra, ANAP Ticaret ve Sanayi Bakanı Cahit Aral; 'Çayda radyasyon yok, içebilirsiniz' dedi. Ve çayını içti. Sonrasında, Karadeniz'de kanser patlaması oldu. Bölgesel kanser haritasına bakarsanız, beni daha iyi anlarsınız. Haliyle çayda sağlam bir darbe yedi.
Sizleri bilmem ama ben tek nefer bile kalsam, bu işin karşısında duracağım. Çünkü onların beni sustaracak kadar büyük parası yok. Alışmış bu firmalar, istediği haberi istediği gibi yaptırmaya ama bana sökmez. Biz zaten alışmışız, PKK yandaşları eylem yapınca, Ülkü Ocakları'nın gençlerinin ortaya çıkmasına, çevre katliamı olunca solcuların sokağa dökülmesine. Bizler ise güvenli evlerimizde, sigortalı işlerimizde, hayatımıza devam edelim, değil mi? Nasıl olsa bizim yerimize sokağa inen, bizim için dayak yiyen birileri var, değil mi? Lütfen başımıza örülen belanın farkına varın. İnanmayın size gösterilen pembe tablolara. Sesinizi duyurun, geç olmadan. Ve unutmayın 'Ölüler altın takmaz'!