İdareci Değil, Lider İstiyoruz Lider!!!
Hani derler ya şu kurumun idarecisi, devlet dairesinde idareci, falan filan diye. İste onların topu, sadece idare eden insanlar. Yani ne etliye karışıyor, ne de sütlüye!!! Onlar herkese mavi boncuk dağıtıyor. Bana dokunmayan yılan, bin yaşasıncılar onlar! Sonra o görev yaptığı memleketi, terk-i diyar ederler. Peşinden denilecek tek kelam da bırakmazlar giderken, geride kalanlara.
Birde liderler vardır, liderler. İşte onlar kimsenin ne kazanacağına veyahut ne kaybedeceğine bakmazlar. Onlar sadece memleketinin refahını, emniyetini ve vizyonunu düşünür. Onlar bugüne değil, 10 yıl, 20 yıl hatta Mustafa Kemal Atatürk gibi yüzlerce yıl sonrasına, selam çakarlar adeta. Onların yaptığı icraatin ne kadar doğru olduğunu, yıllar sonra kitaplarda okuruz ancak. Veya yaptığı bir röportajı çarpar gözümüze, you tube'da! Bir bakarız bugünleri anlatmış, her kelamında. Onlar kimsenin kayığına da binmezler ha! Yok ihaleymiş, yok daha çok paraymış, gözleri görmez kattâ! Siyasi erklere asla biat etmez onlar. Eğilip, bükülmezler. Kalem gibi dimdiktir. Ucunda ölümde olsa, onlar o yoldan dönmezler. Menfaatleri ya da memuriyetinin devamı değildir kaygıları. Tek dertleri vardır, memleketleri ve onun nadide insanları. Öyle her dönemde de rastlayamazsınız onlara. Bir yıldız gibi bazen tüm parıltısıyla aydınlatırlar geceyi, bazen ise bulutların arkasında kalır, karartırlar her yeri. Birilerinin yoluna taş koydukları için, komploya uğrarlar ekseri. Bazen bir cinayet olur bu, bazen ise nezaret!!! Ama onların ölümleri bile, diri olanlardan çok daha olur etkili. Öyle olmadı mı, Vali Recep Yazıcıoğlu, Emniyet Müdürü Gaffar Okan, Orgenaral Eşref Bitlis, Bakan Adnan Kahveci ve ismini bilmediğimiz onlarca kahraman. Onlar hiç bir zaman sonlarını düşünmediler. Ve hiçbir zaman kimsenin boyunduruğuna girmediler.
Şimdi ne oluyor peki? Toplumun gözünde aklanmayan dört bakan, Yüce Divan'a yollanamadı. Muhalefetin değil aslında Adalet Kalkınma Partisi'nin milletvekillerinin, yollaması gerekirdi onları Divan'a. Ama onlarda gücün esiri olmuştu işte. Ya beni anlarlarsa diye, veremedi doğrudan yana reyini. Aslında İslami duruşu ile nam yapan bir partinin yolsuzluğa ve Bakara-makara mevzusuna cevabı olmalıydı ama yapamadılar be yazık ki!
Fatsa için durum farklı mı peki? Hayır! Memleket ne ise Fatsa'da öyle. Belediyemiz tüm yapılan borçları kapatmak için bütün mallarını satma kararı aldı. Bina, arsa ve tesisler. Peki iki sorum var. 1- Kimin malını, kime satıyorsunuz? 2- Tekrar borçlanırsanız, bu sefer ne satacaksınız? Valilik, Karayolları, Büyükşehir Belediyesi, Kaymaklık, Fatsa Belediyesi, Ordu ve Fatsa Eminiyet Müdürlüğü'ne bir kaç sorum olacak! Sayın Vali'miz, Bahçeler Köyünde siyanürle aranan altın için, ne gibi bir çalışma yaptırdınız? Büyükşehir Belediye Başkanı'mız, Fatsa'da ki reklam noktası üst geçitlerimizde, Ünye'de açılan otagarın niye reklamı var? Nazire mi yapıyorsunuz, bizi delirtmeye mi çalışıyorsunuz? Ve bu altı kuruma birden soracağım sorular var. Şeyma kardeşimizin ölümünden sonra, kestiğimiz Dolunay Kavşağı'nı, ne zaman yaptırmayı düşünüyorsunuz? Bugün 36 yaşında Hasan Semerci diye bir vatandaşımıza, aynı noktada kamyon çarptı ve ağır yaralı. Onun da ölmesini mi bekliyorsunuz? Eskiden birileri ölünce hemen orada yapılması gerekenler yapılırdı! Şimdi ölüm bile az geliyor, bizi tekrar sokağa mı dökmek istiyorsunuz? Limanın orada E-5'te, sağanak yağışta bile su birikiyor. Geçtiğimiz günlerde az daha kızımla birlikte ölüyorduk orada. Bize birşey olsa, geride kalanlara siz mi bakacaksınız?
Sonra diyorsunuz ki; niye bu saydığım isimler hala anılıyor. Veya Fatsa dediğinde neden hep akla Fikri Sönmez ve Mustafa Kemal Çamaş geliyor. Sizin bu sorulara verecek bir cevabınız bile yokken, onlar bu tip soruları daha sorulmadan çözdüler çünkü. Onlar hep halkları için varoldular. Siz hala susacakmısınız bilmiyorum ama ben susmayacağımı iyi biliyorum. Ben artık idareci değil, lider istiyorum. Sorularıma cevap değil çözüm istiyorum. Yolsuzluğun aklanmadığı, Bakara Suresi'ne vakıf, gerçek Müslümanlığı anlamış ve yaşayan lider istiyorum. Varsa eğer böyle biri, onun ardında olmak istiyorum.