FİKRİ SÖNMEZ ve MUSTAFA KEMAL ÇAMAŞ!!!
Bu memleket her yere nasip olmayacak, bereketli topraklara sahiptir. Şehir giriş ve çıkışından dere akan, nadir ilçelerden biridir Fatsa'm. Eee böyle olunca, insanı da kıymetli oluyor tabi. Kıymetli topraklardan, çok kıymetli isimler çıkıyor haliyle.
Bazıları sanatda ilerliyor, bazıları iş dünyasında, bazıları ise bilimde. Çoğu, ülkemize inanılmaz hizmetlerde bulunmuştur, bu isimlerin. Ama ben hep ahde vefaya bakarım. Yani bu isimler, doğdukları topraklara hakettiği değeri vermiş mi? Orada çakılmış bir çivileri var mı? Bir okulda veya bir sokakta, ismini yaşatabilecek hizmetlerde bulunmuş mu? Yoksa sadece üç-dört bayramda bir gelip, tavla oynayıp, Dolunay'da rakı içip tekrar yaşadıkları yere geri mi dönmüşler? Bu isimler Karun kadar zengin olsa, gökteki yıldızlar kadar değerli olsa, benim için bir anlam ifade etmiyor. Benim için Fatsa'da iki yıldız vardı. Birisi (Terzi) Fikri Sönmez, ikincisi Mustafa Kemal Çamaş. İkisi de, Fatsa'ya hiç olmamış hizmetleri yaptılar. Fikri Sönmez sadece 9 ay hizmette kaldı. Ama o dokuz ayı öyle bir geçirdi ki, tam 35 yıl geçmesine rağmen hala konuşuluyor tüm ülkede. Peki ne yaptı? Yeni Kumru Caddesi, Evren Caddesi ve en önemlisi de Dereüstü'nü o açtı. Yani O , bir şehrin geleceğini değiştirdi. Halk meclisini kurması ise, bence vizyonistliğin en önemli göstergelerinden biriydi.
Mustafa Kemal Çamaş ise, 10 yıllık Belediye Başkanlığı döneminde orta kalite bir kıyı şehrini, Karadeniz'in en büyük makina parkına sahip şehri haline getirdi. Sahil konusunda en büyük rakibimiz hep Ünye oldu. Fakat bu 10 yıllık süreçte, Ünye bizim misli misli gerimizde kaldı. Efendiler Eyvanı yaparken, onun yanına Eceler Eyvanı'nı yapacak kadar da naif bir başkandı, Mustafa Kemal Çamaş. Atatürk Parkı'na ve Dolunay Çamlık'a, bambu ağacından bungalow yaptırması, şehrin güzelleşmesine ne kadar önem verdiğinin, en önemli detaylarındandı. Eski yapıları yıktırıp, yeni yapıların önünü açmıştı. Sahilde ki evlerin boyanması için, sert yaptırımlara başvurmuştu. Sahil yolunun çift şeritli yol olması için en büyük uğraşı o verdi. Denizi doldurdu ve denize yaptığı t'lerle önlem aldı. Havuzcu başkan diye adını çıkaranlar, o gittikten sonra su değirmeninden, şelaleye kadar bilimum havuzlar yaptılar. Fakat hiç biri onun yaptırdıkları gibi estetik olamadı. Fatsaspor onun döneminde altın çağını yaşadı. Öyle ki şimdiki Sivasspor'a ve Akçaabat Sebatspor'a sahamızda 4 atarak uğurladık. O zaman 3.lig'te liderdik, şimdi Amatör Lig'te sonuncuyuz. Şimdi sağanak yağışta sel oluyor, o zamanlar bizde sel olmaz, sel olan Ünye'ye araçlarımızla yardıma koşardık. Hem de ekibin liderliğini bizim başkanımız yapardı. Çınar Festivali için çevre il ve ilçelerden bize gelirlerdi, şimdi bizler Ünye'nin festivallerine gider olduk. Onun zamanında ABD'nin Tamarac şehriyle kardeştik, şimdi ise oranın haritada yerini bulamazlar. O zaman borcundan dolayı kimsenin suyu kesilmezken şimdi OSKİ adam kesiyor. Sazcılar suyunu ise, şuan 15 yaşında olan gençlerimiz bilmiyor bile.
Bu memleketten iki yıldız kaydı. Onlar memleketlerine, kimsenin aklına dahi gelmeyecek hizmetler yaptılar. Ailelerinden çok, Fatsa'ya adadılar kendilerini. Ve ikisi de maalesef, bu memlekette hasret kapattılar gözlerini. Birisi Sinop Cezaevi'nde işkenceden, diğeri Alanya'da hasretlikten vefat etti. İkisinin de evladıydı Fatsa, fakat ikisi de hasret kaldı ona. Ve bizler ise nasıl hakediyorsak öyle yönetiliyoruz şu zamanda! Uyanmayacak mısın peki, ey prensesin şehir FATSA!!!