SANTRALLER VE ÇEVRE
Danıştay 6. Dairesi, Manisa’nın Soma ilçesi, Yırca mahallesinde termik santral yapımını durdurdu, kararının gerekçesinde de ‘"Zeytinlik sahalar ve bu sahalara 3 km mesafede, kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran bir tesisin yapılması mümkün değildir."denildi. Ayrıca yürütmeyi durdurma kararına itiraz da edilemeyecek.
Yırca'nın nüfusu yaklaşık 400 kişi. Mahalledeki 109 parsellik bir alanda Kolin Şirketler Grubu’nun termik santral yapması için, Bakanlar Kurulu’nca 'acele kamulaştırma' kararı verilmişti. Alandaki zeytin ağaçlarının yok olmasını istemediğini söyleyen köylüler ise, yürütmeyi durdurma ve iptal davası açmıştı. Danıştay’ın kararı beklenirken, şirket yetkililerinin kamulaştırılacak 22 arazinin etrafını çitlerle çevirmesi ve dalları zeytin dolu bazı ağaçları kesmesi, mahalle sakinlerinin tepkisine neden olmuştu. Cuma günü 6 bin zeytin ağacının sökülmesinin ardından Danıştay yürütmeyi durdurma kararı vermişti.
Zeytin ağaçlarının kesilmesini önlemek isteyen köylüler ve şirketin özel güvenlik görevlileri arasında da arbede çıkmış, köylüler yerlerde sürüklenmişti. Köylülerden yaralanan da olmuştu. Bölgedeki zeytin ağaçlarının kesilmemesi için nöbet tutan köylülere, şirketin güvenlik görevlileri saldırmış, bir köylü gaz fişeği kullanılması sonucu başından yaralanmıştı. Yaşanan arbedede mahalle sakinlerinden Mehmet Öksüz, Kamile Çiftçi, Kerem Özkılınç ile Yırca'da zeytinliği bulunan avukat Hasan Namak, özel güvenlik görevlileri tarafından kelepçelendi.
Danıştay yürütmeyi durdurma kararı verdi, vermesine de, 6 bin zeytin ağacı bir gecede kesildi ve yetişmiş, meyve veren ağaçların yeniden o hale gelmesi uzun yılları gerektiriyor. Karar beklenemez miydi, bu acele neydi? İnsanlarla arbedeye girilmesi, köylülerin yaralanması, kelepçelenmesi ve bunların özel güvenlik görevlilerince yapılması, nasıl bir hukukun ve anlayışın eseridir?
Bu nasıl bir hırstır, bu nasıl bir doğa talanıdır, ülkenin her yerine yayılan bir salgın mıdır ağaç katliamı, doğa katliamı, bunları engelleyenlere karşı da önce devletin kendi birimlerince, şimdi de şirketlerin özel güvenlikçileriyle sürdürülen karşı çıkışlar.
Devletin bu konudaki politikası maalesef, şirketlerinkinden pek farksız değil, insan sağlığı, gelecek nesillere daha güzel yarınlar bırakma umudu, nefes alan bir doğada yaşama isteği değil de; daha çok kazanma ve kazandırma yarışı içindeler hepsi.
Bir yanda hesler, bir yanda nükleer santraller, bir yanda altın madenleri, termik santraller, beton bloklarla donatılmış ruhsuz şehirler. Sanki yaşadığımız tüm alanlarda, bir kuşatılmışlık var ve bu kuşatılmışlığı ancak ve ancak gerçekten bilinçlendiğimizde ve kendi hırslarımızdan çok, yaşamın, doğanın gerçeklerini gördüğümüzde silip atabileceğiz. Doğa bize sırtını dönmeden ve tamamen geç olmadan...