BÜYÜKŞEHİRİN NİMETLERİ
BÜYÜKŞEHİRİN NİMETLERİ
Geçtiğimiz yıllarda ballandıra, ballandıra büyük şehrin nimetleri anlatıldı. O günlerde büyük şehir planına karşı çıkmak vatana ihanet etmek anlamına geliyordu. Ancak iyi niyetimizden kuşkusu olmayanlarla insanların ilerde bundan memnun olamayabileceklerini dile getirebiliyorduk. Başta İçişleri eski bakanımız Sayın İdris Naim Şahin olmak üzere, İstanbul’da bulunan Orduluların ve iktidar partisinin önde gelen Ordulularının büyük bir gayreti ile çok kısa bir sürede ilimiz Ordu’nun nüfusunda bir patlama oldu ve nüfusu 750 000 kişinin üzerine çıkarak hemen büyük şehir yasası gerekçe gösterilerek büyük şehir yapıldı. Bu işlemler yapılırken güdülen amacın başka bir şey olduğu sağır sultan tarafından dahi biliniyordu. Ancak bunu bilmesine karşın herkes dile getirmekte aynı cesareti gösteremiyordu. Hayırlısı ile büyük şehir olduk. Davul zurnalarla kutladık. Öyle ya nüfusumuz artmıştı. Öyle ya büyük şehir olmanın nimetlerinden yararlanacaktık. Böyle büyük zafer kutlanmaz da ne yapılırdı!
Bu kutlamaların hemen arkasından nüfusumuz artmasına karşılık TBMM sine göndereceğimiz milletvekili sayısı azaldı. Bu nasıl işti ki nüfus artmasına karşılık milletvekili sayısı düşüyordu. Bu işte bir terslik yok muydu? Anlamak mümkün değildi.
Gelelim Büyükşehir nimetlerinden yararlanmaya:
Biliyorsunuz bu yazılar İstanbul’dan gönderiliyor. Mart 2014 seçimlerinden sonra Ordu’ya temmuz ayında gitmiş büyük şehir olmanın nimetlerini fark edememiştim. Geçen hafta yine Fatsa’daydım. Cumhuriyet Bayramı etkinliklerine katıldım. Bu defa büyük şehir olmanın nimetlerini değil ama bazı etkilerini algılamaya başladım. Daha önce ballandıra ballandıra anlatanlar sadece inşaatlarla ilgili ruhsat harçlarının ne denli zamlandığını anlata anlata bitiremiyorlar. Daha önce anlattığım bir hikayeyi yeri geldiği için tekrar anlatmak istiyorum:
‘Vaktiyle köyün birinde günde 4 vakit namaz kılınıyor ve fakat köylüye bu çok geliyormuş. Birleşip imamı, şehrin müftüsüne gönderme kararı vermişler. İmam ricada bulunacak günlük namaz vakti dörtten üçe inecek. İmam şehirde müftü efendi ile görüşmüş. Köylünün talebini anlatmış. Müftü Efendi kızmış, köpürmüş. İmam Efendi nasıl olur, namaz beş vakittir. Siz nasıl dört vakit kılarsınız? Bundan sonra beş vakit kılacaksınız. Demiş. Köylü yolda birikmiş imamdan müjde bekliyor. Uzaktan gelen imamı görünce sabredememişler ve seslenmişler ‘İmam Efendi indirdi mi? İndirdi mi?’ İmam da sağ kolunun dirseğini sol eli ile tutarak sağ elini yumruk yapıp havaya kaldırmış ve cevap vermiş: ‘Nah indirdi. Bindirdi. Bindirdi!’
Şimdi biri çıksa da bize büyük şehrin yaklaşık yedi aydan bu yana getirdiği nimetleri sayıp sıralasa diyeceğim geliyor da imamın hareketini çekerler diye korkuyorum.