Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu’na Açık Mektup
Hatta sizden muayyen meseleler için teminatlar istedik. Bunlara müsbet cevap verdiniz.Buna rağmen, bizden müdahale etmemizi istediniz ve Makarios’a Birleşmiş Milletlerde lüzumlu dersin verileceğini ve Türk hak ve menfaatlerinin tamamiyle korunmasını sağlayan bir plan hazırlandığını ifade ettiniz.
BU TALEBİNİZE UYDUK. FAKAT, BİRLEŞMİŞ MİLLETLERDE ARZU EDİLEN NETİCE SAĞLANAMADI (Tabi sağlanmaz paşam, sen Yahudi değilsin ki!)
Kıbrıs’taki mezalim devrinin, bütün tedbirleri tesirsiz kılan hususi bir karakteri vardır. Başından beri emniyeti korumak için yapılan müzakereler ve Anayasa dışı idaresini takviye edecek yardımcı bir vasıta gibi farzetti. Yunan Hükümetinin Kıbrıs idaresini nasıl teşvik ettiğini biliyorsunuz.BU AHVAL İÇİNDE KIBRIS’TA MEZALİMİ DURDURMAK İÇİN BİR MÜDAHALEYE MECBUR OLACAĞIMIZI AMERİKA’DA SİZİN HUZURUNUZDA KONUŞURKEN SÖYLEDİK. LA Haye’de Hariciye Nazırınıza böyle bir ihtimal için AMERİKA’NIN BİZİ DESTEKLEYİP DESTEKLEMİYECEĞİNİ SORDUK. Bir cevap vermediniz.
Görüyorsunuz ki, sizi tek taraflı bir karara karşı karşıya bırakmak istidadı bizde yoktur. Bizim şikayetimiz, aylardan beri had bir surette istirabı içinde yaşadığımız bir meseleyi size anlatamamış olmamız ve Yunanistanla iki MÜTTEFİK ARASINDA HUSULE GELEN HAKLI VE HAKSIZ DURUMDA SAMİMİ VE CİDDİ BİR VAZİYET ALMAMIŞ OLMANIZDADIR.
Mesajınızın, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesinin adayı taksim gayesi ile vuku bulacağı kanaatinde olduğunuza dair ifadelerini büyük bir hayret ve derin bir üzüntü ile karşıladım. Hayretim Türkiye’nin niyetleri ile ilgili olarak size temin edilen mütalaaların defaatle tarafımızdan ilan edilmiş olan gerçeklerden nasıl bu kadar uzak kalabilmiş bulunmasından doğmaktadır. Üzüntümüzün sebebi ise, şimdiye kadar mutlak sadakatini, ABD Hükümetinin yakinen bildiği çeşitli ahvalde, fiili deliller ile ispat etmiş bulunan Türkiye’nin dış siyasetinin temelini teşkil eden bu prensipten ayrılabileceğinin müttefik A.B.D. Hükümetince düşünülebilmiş olmasıdır.
SİZİ EN KESİN VE AÇIK BİR SURETTE TEMİN ETMEK İSTERİM Kİ, EĞER TÜRKİYE BİR GÜN KIBRIS’A ASKERİ MÜDAHALE IZDIRARINDA BIRAKILIRSA, BU TAMAMİYLE MİLLETLER ARASI ANDLAŞMALARIN HÜKÜMLERİNE VE GAYELERİNE UYGUN OLARAK YAPILACAKTIR.
BU MÜNASEBETLE, BAY BAŞKAN,KARARIMIZIN TEHİRİNİN TABİATİYLE GARANTİ ANDLAŞMASI 4.NCÜ MADDESİNİN TÜRKİYE YE VERDİĞİ HAKLARA HİÇ BİR SURETLE HALEL GETİRMEDİĞİNİ BELİRTMEME MÜSAADE BUYURUNUZ.
(Güzel değil mi,Bay Johnson! Sizin NATO’ya dair tutumunuzun samimiyetsizliğini en iyi anlıyanlardan biride De Gaule’dir. Onun için Fransa’yı çekip alıverdi NATO’dan)
Zaman’nın T.C. Devletinin Başbakan’ı İsmet İnönü’nün 1963-1964 yılları arasında A.B.D. Başkanı yazdığı mektuba karşılık verdiği cevabı arz ediyorum. Hatta sizden muayyen meseleler için teminatlar istedik. Bunlara müsbet cevap verdiniz. Buna rağmen bizden müdahale etmemizi istediniz.Makarios’a Birleşmiş Milletlerde lüzumlu dersin verileceğini. Türk hak ve menfaatlerinin tamamiyle korunmasını sağlayan bir plan hazırlandığını ifade ettiniz.
BU TALEBİNİZE UYDUK, FAKAT, BİRLEŞMİŞ
MİLLETLERDE ARZU EDİLEN NETİCE SAĞLANAMADI
Kıbrıs’taki mezalim devrinin, bütün tedbirleri tesirsiz kılan hususi bire karakteri vardır.
Mesajınızda NATO taahhütlerine temas ederek, NATO müttefiklerinin birbirlerine karşı harb etmelerinin NATO’nun ruhunu teşkil ettiğini,Kıbrıs’ta bir Türk müdahalesinin Türk-Yunan silahlı kuvvetleri arasında çarpışmalara müncer olacağını ifade ediyorsunuz. Mesajınızın, Kıbrıs’ta girişeceği bir hareket neticesinde Sovyetlerin müdahalesine maruz kaldığı takdirde.