17 ARALIK TAKİPSİZLİĞİ
Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta içinde 17 Aralıkta ortaya çıkan ve dört bakan ile üç bakan çocuğunun adının karıştığı yolsuzluk olayı çok değerli bir savcı arkadaşımızın verdiği takipsizlik kararı ile kapandı. Hukuki anlamda takipsizlik kararı son karar değildir. Hukuken itiraz yolu vardır. Ama kağıt üzerinde olan bu itiraz yolunun pratikte bir sonuç getirmeyeceği aşikardır. İtirazı yapacak olan (işlendi ise) bu suçtan zarar gördüğü iddia edilen halktır. Çünkü alındığı iddia edilen rüşvetler karşılığı zarara uğrayan halktır. Halkın bir kesimi de ‘Gidiyorsa benim param gidiyor. Kime ne?’ anlamına gelen beyanda bulunduğuna göre, itirazdan sonuç beklemenin bir anlamı olmadığını kabullenmek gerekmektedir.
Beni esas ilgilendiren verilen takipsizlik kararına yapılacak itiraz değil, böyle bir takipsizlik kararının nasıl verildiğidir. Bu konuda daha önce de yazı yazmış ve bir hukukçu gözüyle yaklaşmak gerektiğini dile getirmiştim. Bir kez daha yinelemek istiyorum. Olayda ismi geçenleri suçlu olarak ilan etmiyorum. Herkes hakkında mahkeme kararı kesinleşinceye kadar masumdur. Bu karine bu insanlar için de geçerlidir. Ama ben o mahkeme kararının ne olacağını görmek isterdim. Bana göre Sayın Savcı yargılanma yolunu kapatarak suçlanan insanlara da iyilik yapmamıştır. Taraflı olduğu iddia edilen bir savcının kararı ile Onların zan altında kalmasına neden olmuştur. Bu işte öyle gariplikler vardır ki: O ayakkabı kutularındaki paralar (ki varlığı bizzat ev sahibi tarafından kabul edilmiş, evde bulunma sebebi farklı anlatılmış) Sayın Savcı tarafından nasıl suç unsuru olmaktan çıkarılmış, evdeki kasalar, kasalardaki paralar, doğru dürüst işi dahi olmayan kişilerce nasıl ve nerden elde edilmiştir? Türkiye’nin sayılı zenginlerinden ve Ankara’da yıllarca oda başkanlığı yapmış bir arkadaşımızın kasasında bulunan bir miktar para konumu gereği gayet normal bir meblağ iken bu meblağın hesabı sorulmuş, tutuklu kalmış, ama bakan çocuklarına bu paraların kaynağı dahi sorulmadan yargılanmasına gerek yoktur şeklinde karar verilmiştir. Gerçekten böyle bir takipsizlik kararına gerekçe nasıl yazılmıştır? Eleştirel olarak değil ama gerçekten merak ediyorum. Aklıma da Hoca Nasrettin’nin bir hikayesi geliyor. Paylaşmadan geçemeyeceğim: ‘Hoca yolda karpuzcudan bir karpuz alır. Evde keser. Kokudan değil ev mahallede durulamaz. Karpuz çürümüştür. Hoca karpuzcuyu aramak için evden çıkar. Komşuları hışım içindeki Hocayı durdurmaya çalışırlar. Hoca gayet sakin bir şekilde arkadaşlar ben kavga etmeye gitmiyorum. Karpuzcuyu kutlamaya gidiyorum dediğinde herkes neden kutlamak istediğini merak eder. Hoca da cevabı verir: ‘Bu karpuzu içini açmadan içine nasıl ettiğini merak ediyorum.’