Fatsa Birlik'i Kovalamak
Bu yıl Ünye'de ilgimi çeken ve düşündüren ilginç bir olayı sizinle
paylaşmak isttiyorum.
Ünye'den Samsun'a gitmek üzere Ünye Fakülte mevkiinde araç bekliyordum.
Uzaktan yarım otobüs diye tanımlanan Fatsa Birlik'e ait bir araç geldi el kaldırdım, durdu.
Tam araca biniyordum ki birden, midibüsü Ünye şehir merkezinden beri takip etmekte olan Ünye Birlik'e ait bir minübüs hemencicik orada
durdu.
İçindeki sürücünün el kol işaretleri üzerine Fatsa Birlik'in muavini
ısrarla binme isteğime rağmen alamayacağını belirterek, yoluna devam
etti. Hem de yarısı boş halde.
Bu hoş olmayan görüntü bir kaç kez daha tekrarlanınca Ünye Birlik'e ait minibüsün sürücüsüne ''Neden engel oluyorsunuz?'' diye seslendim,
hiçbir yanıt vermeden uzaklaştı.
Fatsa Birlik'in aracını sırf yolcu almasın diye Ünye merkezden Fakülte, hatta Gölevi mevkiine kadar takip eden Ünye Birlik minibüsleri, özellikle dikkat ettim nedense Ordu Birlik ve Metro Turizm'in araçlarını takip etmiyor.
Sanırım yıllardır var olan Fatsa-Ünye rekabeti burada da açıkça kendini gösteriyor.
Tanıdıklara sorduğumda aldığım yanıt, Fatsa Birlik'in daha önceden
koltuğu rezerve edilen Ünye Birlik'in yolcularını almasıymış, bu nedenle takip ediyorlarmış.
Hadi bunda haklılar diyelim, Ancak yeri ayrılan yolcu zaten binmiyor.
Ya da yolcuyu alan muavin ''Ünye Birlik'ten yeriniz ayrıldı mı? diye
soruyor.
Bu ilginç olay beni hayli üzdü ve düşündürdü.
Hangi araçla yolculuk edeceğime kendim karar vermeliyim.Seyahat özgürlüğümün engellenmesini, tek araca binme baskısını anlamakta zorluk çektim.
Bırakın insanlar hangi araca isterse binsin. Yolcuyu yolda bekletmenin hiç bir anlamı yok.
Zaten bu konuda Ünye halkının çoğunluğu da yakınıyor.
Yolcu sizi zorlama ile değil, hizmetinizle tercih etmeli.
Belki de Fatsa Birlik yetkilileri de aynı uygulamayı Fatsa'da yapıyordur.
Yapıyorlarsa onların da tutumu yanlış, haklı bir yönü yok.
Rekabet, daha fazla yolcu alma isteği, kişinin seyahat özgürlüğünü sınırlamamalı.
Nereden bakılırsa bakılsın hoş olmayan bir durum.
Oysa Karadeniz'in şirin, birbirine çok yakın, adlarına türküler yakılan iki ilçenin karşıtlığa değil, dostluğa, dayanışmaya ihtiyacı var.
Bu dostluk ve dayanışmanın, birlikte olmanın zorunluluğu ülkemizin
içinde bulunduğu sıkıntılı ortam dikkate alındığında açıkça görülüyor.
Aslında rekabet yaşansa da birbirlerine kız vermiş, kız almış olan, her iki ilçede de akrabaları bulunan hem Ünyeliler, hem de Fatsalılar bu dostluğu, dayanışmayı sergilyor. Kuşkusuz dostluk ve dayanışmadan her iki ilçe kazançlı çıkacaktır.
-Çinlilerin İstilası-
Son yııllarda ülkemizde özellikle madencilik işkolunda çalışan Çinli
işçilerin sayısı giderek artıyor.
Bu işçilerin çoğunluğu da Zonguldak ve Bartın'daki maden ocaklarında istihdam ediliyor.
Geçtiğimiz günlerde Bartın'da bir maden ocağında meydana gelen iş
kazasında Çinli bir işçinin yaşamını yitirmesiyle gözler yabancı kaçak sişçilere çevrildi.
Ülkemizde, özellikle de Bartın'da maden ocaklarında çalışan Çinli işçi
sayısının artmasında en önemli etken, Çinli işverenlere hükümetlerince
sağlanan avantajlar ve Türk işverenlerin ucuz işgücü hevesi.
Çinli yatırımcılar, ülkelerinden çok sayıda işçiyi Türkiye'ye getiriyor.
Hatta bunların bir bölümü de ülkelerinde ceza almış olanlar.
Cezalı işçiler, bunun bir bölümünü Türkiye'de çalışarak tamamlıyor. Bu şekilde ülkelerine döviz de kazandırıyor.
Ucuz işgücü olmalarından ötürü Türk işverenlerin yeğlediği Çinli işçilerin sayısı günden güne artıyor.
Türk işçilerine göre, sosyal güvenceden, sendikadan, sigortadan yoksun olarak çalışmayı kabellenen Çinli işçiler, Türk işverenlerinin ucuz işgücü olmasından ötürü öncelikli tercihi oluyor.
Çin, mütteahitlerine yutdışına işçi göndermede ciddi teşvikler uyguluyor.
Yurtdışına giden işçinin uçak biletini alıyor, işverene önemli sigorta muafiyetleri uyguluyor, böylelikle yurtdışına giden işçi sayısını artırdığı gibi ülkeye döviz girişi de sağlıyor.
Ne yazık ki Türk firmaları bu alanda Çinli şirketlerle yarışamıyor.
Zonguldak ve Bartın'daki maden ocaklarında 2 bin 250 dolayında Çinli
işçi çalışıyor.
abii bu resmi rakamlar. Yani kayıt altına alınanlar. Kayıt altına
alınamayanlar da dikkate alındığında çok sayıda Çinli işçi maden
ocaklarında ucuz işgücü olarak kazma sallıyor.
Ülkemizde en fazla çalışan yabancı işçileri Gürcüler oluşturuyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de 6 bin
Gürcü işçi var.
Gürcüler en çok ev hizmetlerinde istihdam ediliyor. Yaşlı ve çocuk
bakımı işlerinde çalışıyorlar.
Görüldüğü gibi Çinliler zorunlu olarak cezalarını çekmekten ötürü,
ağır işlerde çalışırken, Gürcüler genelde ev işlerinde hizmet veriyor.
Sadece Çinli ve Gürcü işçiler değil, ülkesinden kaçan çok sayıdaki Suriyeli de çok az bir ücrete, kayıt dışı olarak Türkiye'nin her yanında çalışıyor.
Yine Ermenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve hatta Endonezya'dan gelen işçiler de ülkemizde yine kayıt dışı, ucuz iş gücü olarak istihdam ediliyor.
Çalışma izni bulunmayan, yabancı işçi çalıştıran işverene her yabancı
işçi için 7 bin 612 lira idari para cezası uygulanıyor.
Yabancı işçilerden çalışma izni olmadan bağımsız çalışanlara ise 3 bin 43 lira para cezası uygulanıyor.
Türkiye tam kaçak yabancı işçi yuvası.
Olan bizim işsizlere oluyor, iş için çalmadık kapı bırakmıyor.