Novus Ordo Seclorum -62
Yeni Dünya Düzeni
Kızılderililer ve Fatsalılar!
Bir kızıldereli ata sözü der ki; ''Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde. beyaz adam; paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.''
Bu atasözü İspanyollar ve İngilizler Amerika'yı keşfettikten sonra söylenmişti. Halbu ki onların, beyazlara direneceği ne bir savaş aleti vardı, ne de bir para birimi. "Bu insanlar ne herhangi bir mezhebe bağlılar, ne de puta tapıyorlar..Kötülüğü tanımıyorlar, birbirlerini öldürmeyi bilmiyorlar. Hiç silahları yok.." diyordu anılarında Kristopf Colomb. Ve devam ediyordu Kolomb, anılarına. "Kızılderililer son derece sade, dürüst ve eli açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu, herhangi bir şey istenince, hemen veriyorlar. Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar. Çalmıyorlar, öldürmüyorlar. Komşularını kendileri kadar seviyorlar.." Hatta o kadar saf ve temizler ki ; "Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Keskin demirden silahları ilk kez gördükleri belli. Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca ellerini kestiler..." Bize yıllarca coğrafi keşifler olarak yutturulan bu durum, aslında Avrupalıların yeni maden yatakları arama ve sömürgeleştirecek yeni diyarlar bulma gayretiydi. Bu gayret sonucunu da verdi. 300 Yıl önce her yeri orman olan bir kıta, artık dünyanın lideri, gökdelenler ülkesi Amerika oldu.
"Bak bana, dostum,
giysi istemeye geldim senden
sensin ömrümü uzatan,
ricamı dinle.
Zambak kökleri için
senden sepet yapacağım,
yalvarırım, dostum, kızma sakın! Diye sedir ağacı için şiir yazan kızılderelilerden ise eser yok artık, bu en yeni kıtada. Neydi bu soykırımın sebebi? Tabi ki; ALTIN.
En sevdiğim yazarlardan Maksim Gorki'nin, "Sarı Şeytanın Ülkesi" adlı, Amerika'yı anlatan bir kitabı var. İşte bu kitaba adını veren "sarı şeytan" , yani altın, saf, tertemiz bir ırkın yok olmasına neden olur.. İspanyol rahip Antonio de Muntesinos, Kızılderililerin altın uğruna katledildiği gerçeğini, daha ilk yıllarda gör ve şu soruyu sorar : "Kızılderilileri ne hakla böyle acımasız ve korkunç bir şekilde tutsak edersiniz ? Altın elde etmek amacıyla her gün öldükleri, daha doğrusu sizler tarafından öldürüldükleri bir gerçek değil mi ? Onları da kendiniz gibi sevmek zorunda değil misiniz?''
Biz Fatsalılar, belki Kızılderililer kadar pür-ü pak değiliz ama çok yakında onlar gibi yok olabiliriz. İngilizler bizim memleketimizi de keşfetti maalesef. Tam 15 yıldır bu yörede sondaj çalışması yapıyorlar. Sonunda Bahçeler köyünde büyük bir rezerv buldular. İngiliz PLC Startex firması, artık siyanür havuzlarınıda kurdu. Yakın bir tarihte burada siyanürle altın işlemine başlayacaklar. Ve bu işlemler başlayınca, siyanür buhar ile havaya yayılacak. Ters bir rüzgar ve yağmurla üzerimize yağacak. Yani üstümüze çisil çisil ölüm yağacak. Bunları Vali Bey, Jandarma Komutanı, Belediye başkanımız, sivil toplum örgüt başkanları ve muhtarlardan oluşan basına kapalı toplantıda, Vali Bey'in yüzüne söyledik ben, babam ve Osman Güvenalp. Ama kimse lafımıza itibar etmedi. Herkes güzel güzel yağ çekti. Ben Kabakdağ Köyü Organik Tarım ve Turizm Başkan Yardımcısı olarak, şu şartlarda Eko Turizimin biteceğini savundum ama bunu da dinlemediler. Bağımsız akademisyenlere denetleteceklermiş o, PLC'yi. 'Öyle 'bağımsız' bir akademisyen kaldıysa, denetletin!' dedim. 'Biz kime güveneceğiz peki?' dedi Vali Bey. Üç beş kuruş parayla, alınmayan belge yok bu memlekette. Zannedersem bu kadar yatırım yapan PLC'ye, bu paralar çerez olur.
Demem odur ki; ''Benim güzel ülkemde, benim güzel Fatsa'mda İngilizler benim altınımı çıkaracaklar. Ben onların siyanürü ile öleceğim. Eeee bize de böyle 'SESSİZ' bir ölüm yakışır. Sakın uyanma hemşerim, zaten yakında sonsuz bir uyku çekeceksin. İyi uykular Fatsa.''