Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu’na Açık Mektup
ABD Başkanı JOHNSON’un dostlukla hiç bir ilgisi olmıyan hayasızlık nümunesi 1964 yılında T.C. Başbakanı İsmet İnönü’ye yazdığı mektubun devamı. Arz ediyorum.
AYNI ZAMANDA, BAY BAŞBAKAN, ASKERİ YARDIM SAHASINDA TÜRKİYE BİRLEŞİK DEVLETLER ARASINDA MEVCUT. İKİ TARAFLI ANLAŞMAYA DİKKATİNİZİ ÇEKMEK İSTERİM. TÜRKİYE İLE ARAMIZDA MEVCUT 1947 TARİHLİ ANLAŞMANIN 4. MADDESİ MUCİBİNCE, ASKERİ YARDIMIN VERİLİŞ MAKSATLARINDAN GAYRİ GAYELERDE KULLANILMASI İÇİN, HÜKÜMETİNİZİN, BİRLEŞİK DEVLETLERİN MUVAFAKATİNİ ALMASI İCAP ETMEKTEDİR. Hükümetiniz, bu şartı tamamen anlamış bulunduğunu muhtelif vesilelerle Birleşik Devletlere bildirmiştir. MEVCUT ŞARTLAR TAHTINDA TÜRKİYE’NİN KIBRIS’A YAPACAĞI BİR MÜDAHALEDE AMERİKA TARAFINDAN TEMİN EDİLMİŞ OLAN ASKERİ MALZEMENİN KULLANILMASINA BİRLEŞİK DEVLETLERİN MUVAFAKAT EDEMEYECEĞİNE SİZE BÜTÜN SAMİMİYETİMLE İFADE ETMEK İSTERİM. (Görüyorsunuz nasıl özgürlüğümüze ve iç idaremize pervasızca müdahale ediyor. Kendi silahlı kuvvetlerimizi kendi milletimiz için kullanamıyacağız. Amma gerektiğinde uzak veya yakın diyarlarda ancak Amerika için kullanabileceğiz. Mesala: Kore’de ve belki mesela: İsrail’de.)
Mutasavver Türk hareketinin fiili neticelerine gelince, böyle bir hareketin Kıbrıs adası üzerinde on binlerce Kıbrıs’lı Türkün katledilmesine yol açabileceği keyfiyetine en dostane bir şekilde dikkatinizi çekmek mecburiyetini hissediyorum.( Bu kovboy bilmiyor muki onbinlerce Türk’ü, Rumlar katlederse bizde, Türkiye’deki Türk vatandaşı olmıyan Rumları katlederiz. Tabii kendi hanımı Rum asıllı olduğu için buna yanaşmaz bizim Teksaslı … Tarafınızdan böyle bir harekete tevessül edilmesi infiali mucip olacak ve girişeceğiniz askeri hareketin, himaye etmeğe çalıştığınız kimselerin pek çoğunun toptan imhasını önlemeğe yeter derecede müessir olması imkansız olacaktır. Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin mevcudiyeti böyle bir faciayı önleyememiştir. SÖZLERİMİ PEK FAZLA SERT BULABİLİR. VE BİZİM KIBRIS MESELESİNDE TÜRKİYENİN İLGİSİNE KARŞI BİGANE OLDUĞUMUZU DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ.Durumun böyle olmadığını size temin etmek isterim.Gerek alenen gerek hususi olarak Kıbrıslı Türklerin emniyetini sağlamakta ve Kıbrıs meselesinin nihai hal tarzının, konuyla doğrudan doğruya ilgili tarafların rızasına dayanması hususu üzerinde ısrar etmekte gayret gösterdik. AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNİN, SİZİN LEHİNİZE YETER DERECEDE FAALİYET SARFETMEDİĞİ HİSSİNİ TAŞIMANIZ MÜMKÜNDÜR. Fakat herhalde bilirsiniz ki,politikamız Atina’da en sert şekilde infiale yol açmış (Bizim aleyhimizde orada nümayişler yapılmış) ve Amerika Birleşik Devletleri ile Başpiskopos Makarios arasında esaslı bir uzaklaşma husule getirmiştir. Daha bir kaç hafta önce yaptığımız görüşme sırasında Dışişleri Bakanınıza da söylediğim gibi. Türkiye ile olan münasebetlerimize çok büyük bir değer veriyoruz.Sizi, kendisiyle temel ortak menfaatlerimiz olan büyük bir müttefik telakki etmişizdir. Sizin güvenlik ve refahınız, Amerikan halkı için ciddi bir alaka mevzuu olagelmiş ve bu ve bu alakamız en pratik şekillerde ifadesini bulmuştur.SİZ VE BİZ, KOMÜNİST DÜNYASININ İHTİRASLARINA KARŞI KOYMAK ÜZERE BİRLİKTE DÖVÜŞTÜK.Bu tesanüt bizim için büyük bir mana taşımaktadır ve bunun, hükümetiniz ve halkınız için de aynı derecede bir mana taşıdığını ümit ederim. KIBRIS’LA İLGİLİ OLARAK, TÜRK CEMAATİNİ TEHLİKEYE MARUZ BIRAKACAK HERHANGİ BİR HAL TARZINI DESTEKLEMEYİ DÜŞÜNMÜYORUZ. NİHAİ BİR ÇÖZÜM YOLU BULMAĞA MUVAFFAK OLAMADIK. Zira bunun dünyadaki en girift meselelerden biri olduğu aşikardır. Fakat Türkiye ve Kıbrıs’lı Türklerin menfaatları konusunda ciddi şekilde alakadar olduğumuz ve alakadar kalacağımız hususunda sizi temin etmek isterim.