Büyük Nutuk
MİLLİ HÜKÜMETİN YAPTIĞI İLK
ANTLAŞMA : GÜMRÜ ANTLAŞMASI
Efendiler, Gümrü Antlaşması, Milli hükümetin yaptığı ilk antlaşmadır. Bu antlaşma ile, düşmanlarımızın hayallerinde. Ta Harşit vadisine kadar uzanan. Türk ülkelerini kendisine bağışlamış oldukları Ermenistan . Osmanlı Devletinin 1877 seferiyle kaydedilmiş oldu. Bu yerleri bize, Milli Hükümete terk ederek aradan çıkmışlardır. Dünya’nın genelinde önemli değişiklikler olması yüzünden. Bu antlaşma yerine, daha sonra yapılan 16 Mart 1921 tarihli Moskova ve 13 Kasım 1921 tarihli Kars antlaşmaları geçerli olmuştur.
Efendiler o bölgenin genel durumu. Sınırlarımız bakımından temas halinde bulunduğumuz Gürcistan ile olan ilişkilerimiz. Aramızda geçen olaylar hakkında da kısaca bilgi vereyim:
1920 yılının Temmuzun, Batum, İngilizler tarafından boşaltılınca. Gürcüler orayı hemen işgal ettiler. Bu durum Brest – Litowsk ve Trabzon Antlaşmalarına aykırı olduğundan, 25 Temmuz 1920’de tarafımızdan protesto edilmişti.
8 Şubat 1921’de Ankara itimatnamesini sunmuş olan Elçisiyle de, Türkiye-Gürcistan Antlaşması için görüşmeler başlamıştı. Nihayet 23 Şubat 1921’de verdiğimiz kesin bir ültimatomla Ardahan, Artvin ve Batum’un bize bırakılmasına razı olundu.Batum’un işgali bu tarihten on beş gün sonra gerçekleşmiştir. Buraya, Türkiye’ye katılmasını sabırsızlıkla bekleyen halkın alkışları içinde girildi.
Daha sonra, Moskova Antlaşması gereğince Batum boşaltıldı. Fakat işgal etmiş olduğumuz öteki yerlerin anavatan sınırları içinde kalması pekiştirildi.
TRAKYA’DAKİ DURUM
Efendiler, içinde bulunduğumuz tarihlerde Trakya’nın durumuna da hep birlikte göz gezdirelim:
Doğu Trakya’da Anadolu ve Rumeli Müdaafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Trakya- Paşaeli Merkez Heyeti bir kongre yaptı.Bu kongre, Trakya’nın idaresini, Trakya Paşaeli Merkez Heyeti’ne verdi. Trakya’da Kolordu Komutanı olarak bulunan Cafer Tayyar Paşa, Bu Merkez Heyetinde olmakla birlikte. Edirne milletvekili olarak da meclisimize üye seçilmiştir. Trakya Merkez Heyeti’ne ve Kolordu Komutanlarına verdiğimiz talimat. Trakya’nın kaderinin bütün memleketin kaderiyle birlikte çözülebileceği esasına dayanıyordu. Askeri harekat bakımından da verdiğimiz emir şuydu:
Üstün kuvvetlerin taarruzuna uğranılırsa sonuna kadar karşı koyulacak. Trakya tamamıyla işgal edilmiş olsa bile. Teklif edilecek herhangi bir çözüm şekli. Tek başına kabul edilmeyecektir. Zaten Trakya’daki komutanında. Kararının böyle olduğu ifade edilmekteydi. Fakat son zamanlarda. Komutan Cafer Tayyar Bey, yabancıların verdiği teminat üzerine. Yapılan davet uyarınca İstanbul’a gitmiş. Bizi durumu ancak dönüşünden sonra bildirmişti. Anlaşıldığına göre, Doğu Trakya’nın yalnız başına varlığını koruyamayacağı. Ancak Batı Trakya ile birleşerek Bir yabancı devletin idaresi sayesinde. Yaşayabileceği yolunda fikirler telkin edilmiş… Her halde manevi gücü kıracak bir takım propagandalar yapılmış…
Cafer Tayyar Bey İstanbul’da iken. Tümen komutanlarından Muhittin Bey, İstanbul’dan Kolordu Komutanlığına atanmış. Cafer Tayyar Bey’in Trakya’ya dönmesine izin verilmiş. Cafer Tayyar Bey, İstanbul çevreleriyle görüştükten sonra. Muhittin Bey’in teklifine rağmen Kolordunun Komutanlığını üzerine almamış. Muhittin Bey’in üzerinde bırakmış. Böylece Trakya’nın kaderi, İstanbul siyasi çevrelerinin etkisine terk edilmiş. Efendiler, Büyük Millet Meclisi açıldığı zaman, Trakya’da, 1. Kolordu’nun savaş düzeni şöyleydi: Kolordu karargahı Edirne’de 60. Tümen: Keşan, Edirne,Uzunköprü dolaylarında, 55. Tümen: Tekirdağ bölgesinde; 49. Tümen. Kırklareli bölgesinde. Yunan ordusu, Anadolu’da, Batı cephesinde yaptığı genel taarruzda başarı sağladıktan sonra. 20 Temmuz 1920’de Tekirdağ’a bir tümen çıkardı. (Devamı Haftaya)
ekirdağ bölgesinde çok dağınık. Bir durumda bulunan 55.Tümen Toplanmaya zaman bulamadan, Yunan tümeni, Edirne’ye doğru yürümek isteyen Yunan kuvvetleri, o bölgedeki 60. tümene komuta eden Cemil Bey’in (İçişleri Bakanı Cemil Bey’dir) 25 Haziran’da kuvvetleriyle Edirne’ye gelmiş bulunan. Edirne – Karaağaç istasyonu arasında ciddi savaşlar vermiş olan. Şükrü Naili Bey’in (Şükrü Naili Paşa) dikkat ve direnmeleri sayesinde durduruldu. İlerlemeler önlendi.
TRAKYA’DAKİ KOLORDUMUZUN ASKERLİĞİN GEREKLERİNİ VE VATANSEVERLİK NAMUSUNU YERİNE GETİRMEMESİNİN TEK SORUMLUSU CAFER TAYYAR PAŞA’DIR.
Edirne’ye doğru serbestçe ilerlemekte olan düşman trenine karşı. Bütün 1. Kolordu kuvvetlerini toplayıp tedbir alacak olan Kolordu Komutanı Muhitttin Bey’in ne yaptığını bilmiyorum. Yalnız elde ettiğim bilgilere göre. Cafer Tayyar Bey, kendi kuvvetleriyle temas kuramadan. Havza yakınlarında atla dolaşırken düşman tarafından esir edilmiştir. Böylece sonra sevk ve idaresi bozulan 1.Kolordumuz tamamıyla dağıldı. Birliklerinin bir kısmı esir oldu. Bir kısmı da Bulgaristan’a sığındı.Sonuç olarak, Trakya’nın tamamı Yunanlıların eline geçti. Ne yazık ki, 1. Kolordu Komutanınca milletin istediği ileri görüşlülüğün. Uyanıklık ve fedakarlığın gösterildiğine şahit olamadık.
Efendiler, Trakya’nın özel ve güç şartlar içinde. Bulunduğuna şüphe yoktu. Fakat bu özellik ve güçlük. Hiçbir zaman Trakya’daki kolordunun askerliğin gereklerini. Yerine getirmesine ve vatanperverlik namusunu. Göstermesine engel olamazdı. Eğer bu yapılamamış ise. Millet ve tarih karşısında bunun tek sorumlusu Cafer tayyar Paşa’dır. Tarihte bütün bir vatanı çok üstün düşman kuvvetleri karşısında son bir avuç toprağına kadar karış karış kahramanca ve namusuyla savunmuş yine varlığını koruyabilmiş ordular görülmüştür. Türk ordusu bu cevherde bir ordudur. Yeter ki ona komuta edenler. Komuta edebilme vasıflarına sahip olabilsinler!
Efendiler, komutanla, askerliğin görev ve gereklerini Düşünür ve uygularken. Düşüncelerini siyasi görüşlerin etkisi altında bulundurmaktan kaçınmalıdırlar. Siyasetin gereklerini düşünen başka görevliler bulunduğunu unutmamalıdırlar. Komutanların, emirleri altına verilen millet evladını. Memleket vasıtalarını,düşmana ve ölüme doğru sürerken. Düşündükleri tek nokta. Milletin kendilerinden beklediği vatan görevini ateşle. Süngüyle ve ölümle yerine getirerek sonuç almaktır. Askeri görev, ancak bu anlayış ve inançla yerine getirilebilir. Lafla, politika ile, düşmanın aldatıcı vaadlerine kulak vermekle. Askerlik görevi yapılamaz. Omuzlarında ve özellikle kafalarında. Askerlik sorumluluğunu yüklenecek kadar Kuvvet bulunamayanların kötü sonuçlarla karşılaşmaları kaçınılmazdır.
-Devam Edecek-