EN DEĞERLİ GÜN
Yaşamadığı duyguyu ve hisleri,yazması da zordur insanın. Hatta imkansız.Öyle ya ne yazacaksın,nasıl anlatacaksın. Şimdi ben onun yerine geçtim ve 2,5 yıldır yaşıyorum bu duyguyu.Belki de bu kısa tecrübe ve özlemle yazabileceğim bu satırları. Kimi yazmaya çalıştığımı anlamamış olabilirsiniz.Dünyanın en zor iki koltuğundan birinde oturuyor babalar. Diğerinde de anneler tabii
Yaşadığınız süre boyunca başınızın üstünde taşısanız hakkını asla ödeyemeyeceğiniz kişiler onlar. 13 aylıktım babam öldüğünde. Yürüyebiliyor muydum,konuşabiliyor muydum onu bile bilmiyorum,hatırlamıyorum daha doğrusu.Zaten o yaşta neyi bilir ki insan.4 kardeştik ve en küçüğü bendim,çevreme sorsanız en şanslısı beni gösterirler ama inanın değil.En şanssızı bendim farkında olmadan. Yüzünü ve bana sarılışını hiç hatırlamıyorum. Aklımın zayıflığından değil bu 13 aylık oluşumdan.Çocuk bile sayılmaz insan o çağlarda.
Şükürler olsun ki bugünlerde 70 yaşına gelmiş ve saçlarına 30 lu yaşlarda aklar düşmüş bir anamız var bizim. En büyüğümüz 11, en küçüğümüz 1 yaşında 4 çocuğa hem analık hem babalık yapan dimdik bir anamız var bizim. Sakalı bıyığı ve dayağı yoktu ama,esasında bir baba gibiydi her zaman. Eve ekmeği getiren,yediren içiren,geçindiren...
Bize hem analık hem babalık yaptı elinden geldiğince. Bu yüzden babalar gününü bekledim yazmak için. Analığı zaten doğasında var ve içten gelen bir duygu ile yapması kolay ama,babalığı nasıl becerdi Akademik bir konu olabilir bu emin olun. Bize olan hakkını nasıl helal ettiririz bilemiyorum. Baba yarısı sayabileceğim dostlarına da ne kadar teşekkür etsek azdır. Maddi Manevi emekleri olan başta Rahmi Yangın,Süleyman Çürüksu,Hüsnü Keskin,Nazım Yahşi,Lütfü Topaloğlu,Abdullah Çam,Kemal Burnaz,merhum Aziz Turgay Ergen,Merhum Hikmet Altuntaş,merhum Hamit Tekçe ve daha niceleri. Onlar anlattı da tanıdık biz babamızı,vefatında toplanan yardım defterinde en başta yazıyor bu isimler ve daha yazamadığım niceleri...
2,5 yaşındaki kızıma bakıyorum bazen uzun uzun acaba babasının kıymetini biliyor mu diye. Sonra diyorum ki bu yaşta nereden bilsin ve ne yapsın kıymet bilipte.Ama yaşı ilerlemiş çocukların bilmediği kıymeti gördükçe,avazım çıktığı kadar bağırmak geliyor içimden bu yaratıklara.Hangi zorluklarla büyüttüklerini hiçbir çocuğunun yüzüne vurmayan anne ve babalara yapılan kötülükleri gördükçe insan hayrete düşüyor.
Huzurevlerinin varlığı bu toplumun yüz karasıdır. Hele de çoluk çocuğu olan anne babaların oralara konulması bir utanç vesikasıdır.Kimsesizler için yapılan bu yerlere,anne babalarını koyan çocuklara sormak lazım ; o çok sevdiğiniz ve kolladığınız çocuğunuz da sizi birgün buraya bıraksa ne düşünürsüz acaba ?
Tüm hayatını çoluk çocuğuna adayan anne babalara yılın bir günü değil hergün sarılmaya ve onları mutlu etmeye çalışmak asli görevimiz olmalı.Benim bugün sahip olduğum şeyler keşke olmasa da,beni hizaya sokacak,kulağımı çekecek,bana örnek olacak,şefkatle ve yüreğiyle sarılacak bir babam olsaydı,daha doğrusu yaşasaydı,. Belki de o zaman bu kadar "sakar"olmazdım ve hata yapmazdım bilemiyorum. Ölünce dünyadan haber alınamıyordur ama,eğer bu mümkün olsaydı herhalde tüm eksiklerimize rağmen bizlerle gurur duyan bir babamız olurdu diye düşünmek istiyorum.
Çoğumuz bu eksiklikle yaşıyor dünyada ama hiç olmazsa hala onları kaybetmemiş olanlara seslenmek istiyorum;gidin ayaklarının dibine,elini öpün,duasını alın ve koca bir çınar gibi sarılın ona henüz ayaktayken.Kader sizi ayırmadan önce, kollarınızın ve yüreğinizin sizi birleştirmesine izin verin. Etrafınızda babası olmayanları bakın ve hayatta ne kadar büyük bir "zenginliğe"sahip olduğunuzu fark ederek Allah'a binlerce kez şükredin...