Görüntülenen Sayı: 2240
2803 | Yayım Tarihi: 13 Haziran 2014 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » Büyük Nutuk – SAVAŞ CEPHELERİNİN DURUMU

Büyük Nutuk – SAVAŞ CEPHELERİNİN DURUMU


Facebook'ta Paylaş

           İSTANBUL  ANKARA   İLE   TEMASA   GİRMEK   İSTİYOR   VE  BU  TEMASI  NURETTİN  PAŞA   SAĞLAMAYA    ÇALIŞIYOR

Saygıdeğer   efendiler, 9  Mayıs   1920   günü   meclisin   gizli   oturumunda   açıklama   yaparken. Fransız   memurları   ile   heyetleri   tarafından. Bizimle   temas   ve   bağlantı  kurma   yolları  arandığını   bildirirken. Milletvekillerinden   biri (yanlış   hatırlamıyorsam. Çorum   Milletvekili   rahmetli   Fuat   Bey) “Birkaç   günden   beri  güya   İstanbul, bizimle   anlaşmak   istiyormuş, bu   konuda   bilgi   verir   misiniz?”  diye   bir   soru yöneltti.
Gerçekten, o  tarihten   dört   beş   gün   önce, İstanbul’da  Leon   adında   biri   Çanakkale   üzerinden   bizi   aramıştı. Ankara’yı   bulduktan, bizim   burada   bulunduğumuzu   anladıktan   sonra,  dediler   ki: Söyleyeceğimiz   şeyler   çok   önemlidir. Onun   için  haberleşmeyi   geceye   bırakalım. Ordu   merkezleri   de    aradan    çekilsinler. O   gece   görüşmediler. Fakat   bir   iki   gece   sonra   yeniden   aradılar. Bu   defa   karşımıza   çıkan   eski   İzmir   valisi   Nurettin   Paşa   imzasıyla   bir   telgraf   yazdırdı. Bu    telgrafta   yazılanlar   şöyleydi: “Ben, iki  arkadaşımla   birlikte   İstanbul’un   sizinle   anlaşmasına   aracılık   etmeyi. Vatan   için   yararlı   bir   görev   sayarım.Buradaki   hükümet   ve   İngilizler  buna   razı   oldular.  Sizin   de   olumlu   cevabınızı   bekliyoruz.Nurettin   Paşa, telgrafını   Heyet-i   Temsiliye   Başkanlığına   yazıyordu.Türkiye  Büyük  Millet  Meclisi’nin  varlığını. Meşruluğunu   doğrulayan    Hıyanet-i  Vataniye  Kanunu’ndan  habersiz   görünüyor.Nurettin   Paşa’nın  telgrafını, Milli   savunma  Bakanı   olan   Fevzi   Paşa    Hazretlerine   gönderdim.Fevzi   Paşa, Nurettin   Paşa’ya      cevap   verdi.Bu   cevabında    şöyle   dedi: Telgrafınızı   Heyet-i   Temsiliye  Bakanlığına çekmekle   daha   gerçek   durumdan  haberdar   olmadığınız   anlaşılıyor.Durumu   açıkladıktan   sonra. İstanbul’da      hangi   makam   Ankara’da. Hangi   makamla   görüşmek   istiyor? Dedi. Bu  telgrafa   imzasız   olarak    gelen   cevapta:
“Telgraf   yazan   kimseler   şimdi   burada  değiller.bırakıp   gittiler. Yarın   saat   10.00’da  size   bilgi   veririz” Deniliyordu. Bundan   sonra  Hayrettin  Paşa   ikinci   defa   olarak   yine   aradı.Bu   defa   telgraf  haberleşmeleriyle  anlaşma   imkanı   olmadığından. Siz   yetkili   bir  heyeti   İstanbul’a  gönderin. Görüşelim  ve   anlaşalım  diyordu.
Efendiler,biz   de    cevap   olarak   şöyle   dedik. “Doğrudur,gerçekten   telgrafla   anlaşmak   mümkün   değildir.Fakat   siz   Mudanya’ya  geliniz.Ne   zaman   gelebileceğinizi   de   bildiriniz. Bizim   tarafımızdan   da   orada   yetkili   kimseler   hazır   bulunur.Bursa’ya   da   gereken  talimat   verildi.” Ondan   sonra   bir  daha   arayan   olmadı. Hoca   Müfit    Efendi (Kırşehir): “Acaba   gerçekten  Nurettin   Paşa   mıydı?   Diye   sordu. Ben   de: “Evet, gerçekten   Nurettin   Paşa’ydı.” Karşılığını   verdim.
Efendiler,İstanbul   Hükümeti’nin   Nurettin   Paşa   vasıtasıyla.Yaptığı   bu müracaatın    Anzavur’un   Balıkesir   bölgesinde     yenilgiye   uğratıldığı. Bolu’da   başarı   kazanmaya    başladığımız   günlere   rastladığımızı   da   belirtmeliyim.   
                                            NURETTİN   PAŞA   ANKARA’DA
Efendiler, Nurettin  Paşa’dan   bir   daha  telgraf   almadık.Fakat, kendisi   Diyarbakır’lı   Kazım   Paşa  ile   birlikte  1920   yılının   Haziran   ayı   ortalarında  Ankara’ya   geldi. Bizimle  işbirliğinde    bulunmadan   önce. Bazı   konularda   görüşümüzü   almak   istediğini   söyledi.Birincisi,hilafet  ve   saltanat   makamı   üzerindeki   düşünce, görüşümüz:İkincisi  Bolşeviklik   konusundaki   görüşümüz; Üçüncüsü, itilaf    Devletlerine   karşı   özellikle    İngilizlere   karşı.Savaşa   karar   verip   vermediğimiz,konularıyla. Görüşme, Ziraat   okulundaki  karargahımızın   bir   odasında, gece   yapıldı.Bu   görüşmede, Nurettin   Paşa   ile   birlikte   gelen   Kazım  Paşa’dan   başka. Fevzi  ve   İsmet   Paşa’lar   da   hazır  bulunuyorlardı. Nurettin   Paşa, birinci  ve   ikinci   sorulara   aldığı   cevapları   pek   doyurucu   bulmadı. Fakat, özellikle   üçüncü   sorunun   cevabı,   uzun   ve   hareketli     tartışmalara   yol   açtı.   Çünkü   biz   gayemizin. Milli   sınırlarımız   içinde   toprak   bütünlüğümüzü. Milletin   bağımsızlığını   tam   olarak   sağlamak   olduğunu   söylemiştik. Buna   engel   olmak   üzere   karşımıza   çıkacak   kuvvet. Kim   ve   ne   olursa   olsun. Mutlaka   çarpışır   ve   başarı   kazanırız.Bu   konudaki   karar   ve   inancımız  kesindir.  İşte   Nurettin   Paşa.  Bir  türlü   buna   inanamıyor   Razı   olamıyordu. Nihayet   kendisine   şöyle   dedik: “Bu   konuda   görüşmeyi   kabul   etmekle,  yeni   görüşlere   varmak.Kararlar   almak   söz   konusu   değildir. Sen   bugüne   kadar. Milletin   iyice   belirmiş  ve   kesinleşmiş    olan   inançlarına    uyacak  kadar. Milletin   iyice  belirmiş   ve   kesinleşmiş   olan   inançlarına  uyacaksın. Ondan   sonra, kendisine   verebileceğimiz    uygun   bir   görev     üzerinde   duruldu. Kendisinin   Konya   valisi     sivil   görevi. Konya   Yöresi   Komutanı   ünvanıyla. Yunan   cephesinin   Güneyindeki   bölgenin. Komutanı   olmasını   uygun   gördük. Asıl   Batı   Cephesi   için   Komutan   olarak   18    Haziran   1920’de   Ali   Fuat   Paşa’yı   görevlendirdik.
Efendiler, o   günlerde   Yunan   cephesinde   düşmanın   bazı  hazırlıklar  yaptığı   hissedildiğinden. Cephede   duyarlılık  arttı. Bu   yüzden    Nurettin   Paşa’nın   görevi   kesinleşmeden.Kendisini  görev   yerine   göndermeden. Acele   olarak   Batı   cephesine    hareket   etmem   gerekti. ( Bu   ülke   zor   şartlarda    Büyük   Önder   Mustafa   Kemal   Atatürk’ün   önderliğinde   bugünkü   sınırlara   kavuştu.Kimse   kendi   kendine  gerçekleri  inkar   etmesin)  Nurettin   Paşa’nın   görevlendirme    işleminin   tamamlanmasını    Genel   Kurmay  Başkanı   olan    İsmet   Paşa’ya   bıraktım.Gerçekten   düşman. Bütün   cephe   üzerinde   taarruza    geçmişti. Bizim   birliklerimiz   geri   çekiliyordu.Nurettin  Paşa, cephedeki   elverişsiz   durumu   anlayınca. İsmet   Paşa’ya   görev    kabul   edebilmek  için   birtakım   şartların. Hükümetçe   karar   altına   alınması   gerektiğinden     söz   etmiş.  O   şartlara   göre,  hükümet   memleketin   yönetiminde. Önemli   konularda     esaslı   ve   kesin   karar   almadan     önce   Nurettin  Paşa’nın   düşünce   ve   onayını   almak   zorunda   kalacaktır. Çünkü, Büyük   Millet   Meclisi   Hükümetinde   yer  alan   üyeler. Tevfik   Paşa   ve    bezerleri   gibi.Olgun   yaşta   ve   tecrübeli   kimseler   olmayıp. Genç   birtakım   kimselermiş. İsmet   Paşa, pek   yadırgadığı   bu   zihniyet   ve   teklifi.   Derhal  şifreyle   bana   bildirdi, (Ona   dururken  ikinci   adam   dememişler)   Bende   Nurettin   Paşa’nın,  kendisine   teklif   ettiğim   zaman. Söylemediği   bu   düşünceyi. Genel   durumda   bunalım   baş  gösterdiği     zaman. Ortaya   atmış olmasını     anlamlı   buldum. İsmet   Paşa’ya   verdiğim   cevapta.Kendisine   görev   verilmemesini   emrettim.Nurettin   Paşa’nın, Yunan   taarruzu   başladıktan   iki   gün   sonra. Bana   gönderdiği   bir   yazıda     yazdıklarını   dikkate   değer   bulmuştum. Arzu  buyurursanız, bu  yazıyı   yüksek   heyetinize    olduğu   gibi   okuyayım:
                                                     -Devam   edecek-  
 

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.