GEZİ VE MENDERES
Siyasette ve ticarette çapımız çok düşük. Kişilere bağlı herşey. 20 yılı aşan süre faaliyette olan şirket sayısı bir elin parmakları kadar ancak vardır. Kurumsal yapımız yok.Baba ile var olan şirket ya oğlunda iflas ediyor ya da beceriksiz idarecilerin elinde. Siyasi partiler de öyle,liderle doğuyor ve ölüyor. Sonra başka bir liderle yenisi kuruluyor.Fikre uygun adam değil,adama uygun fikirlerle yürüyor siyasi hayatımız. Partilerin adı ve amblemi var ama asıl olanı lider.
27 Mayıs darbesini,29 Mayıs İstanbul'un Fethini ve 30-31 Mayıs Gezi Parkı eyleminin 1. Yıl dönümünü yaşadık geçen hafta. Bazı gazeteler ve partiler,ilk ikisini görmezden geliyor,bazıları da diğerini. Ortası maalesef yok. Bundan kaybediyoruz zaten.Adil ve hakkaniyetli değil,taraflı ve şuursuzca davranmak niyetindeyiz sürekli.
Örneğin,Menderesin asılmasına üzülmeyen birine ben rastlamadım.İstanbul'un fethi ile gururlanmayı da muhafazakar kesime bırakanları anlayamıyorum. Gelelim geziye;hayat tarzına olan müdahaleye karşı tepki olarak başlayan ve zamanla bir ayağa kalkış olarak gözüken gezi parkı,asla ve asla doğru değerlendirilmedi.Gezi Parkını 3-5 ağaç ve çapulcular diye algılamak,toplumun aklıyla alay etmekten başka birşey değil.
Birileri küçümsedi ve çapulcular demekle yetindi. Yakıp yıkıp tahrip eden hayvanlar da çirkinleştirdi bu hareketi. Gereksiz şiddet,polisi sanık yaptı ve canların yanmasına sebep oldu. Anlı şanlı haber kanalları penguen belgeselleri yayınlarken,Halk Tv ve Ulusal kanalı izlerken,Başbakan az sonra ülkeden özel uçağına binip kaçacak zannediyorsunuz. 5 kişi yolda bir arada yürüse,eylem ve yürüyüş var diye canlı yayın yapıyordu bu kanallar.
Gezi ve 17 Aralık bir darbe midir zamanla göreceğiz. Biz biraz geç anlıyoruz çünkü. Baksanıza 12 Eylül 1980 harekatını 2013 yılında Darbe diye yargılıyoruz. Darbecilerin anayasası ile yönetilmeye devam ediyoruz ama. 28 Şubat 1996 darbesini,Balyoz ve Ergenekon ile ancak 2008-2013 yıllarında yargılayabildik. Gezi ve 17 Aralık olaylarını da 2030 da falan ancak mahkemeye taşırız. Tabi bu arada çıkacak "torba yasalarla"hala adliyeler kapatılmadıysa.
Geciken adalet,adalet değildir. 90 yaşındaki Kenan Evren'i yargılamak 3-5 devrimci solcu hariç kimseyi ilgilendirmiyor şu anda. Bizim belediye hangi akla hizmettir bilinmez,Evren caddesinin adını "sevgi caddesi"yaptı da darbeden kurtulduk biz. Ve rahatladık,o sokak kendine geldi. Sokaktaki çarpık yapılaşmayı ve çirkin binaları düzeltmekle görevli belediyemiz,caddenin ismini değiştirdi,halloldu herşey. Böyleyiz işte biz. İşin aslı ve gerekli olanı ile değil,ilgisiz olanı ile uğraşıyor ve avunuyoruz. Gidin bakın güneşli bir havada bu caddeye güneş uğruyor mu ? Bu binalarda oturanlar arabalarını nerelere bırakıyorlar bir bakın.
O yüzden,geçen hafta yine geçmişte yaşanmış olayların yıl dönümünde bari doğru tespitler ve ileriye atılacak doğru adımları bulabilseydik keşke diyorum. Rahmetli Menderes,Fatih Sultan Mehmet ve Gezi Parkı. Hangisini doğru anlıyoruz hiç düşündünüz mü ?Tarihten almadığımız derslerle önümüzü nasıl görebiliriz ? Bu yüzden birbirine benzeyen olayları yüzyıllardır yaşamıyor muyuz ? Bütün bu olayların ortak noktasının da kendi içimizde birbirimizle kavga ederken düşmanlarımızı sevindirmek olduğunu göremiyor muyuz? Sağ-sol,Kürt-Türk,alevi-sünni, laik-muhafazakar, yandaş-paralel-derin devlet vs diye daha kaç parçaya bölüneceğiz ? Safları sıklaştırma zamanı,ortalık şeytan kaynıyor hem de insan kılığında...