SİYASİ İKTİDAR SAHİPLERİ
Hep birbirimizi eleştirmekten ve hep kendimizi aklamaya çalışmaktan, bir türlü gözümüzün önündeki sorunları göremez oluyoruz. Denetimsizliğin, kuralsızlığın boyutlarını ölçemez oluyoruz. Daha az maliyetle daha çok kazanmanın, ama hep kazanmanın peşinde olanlarımız ise; kazanma hırsının boyutlarının nerelere uzanacağını kestiremez oluyor.
Bir facia yaşanmadan, onu önlemekte ne kadar aciz kalıyoruz. Kusurun kendimizde değil, hep başkasında olduğunu iddia etmekte ise üstümüze yok.
Son yaşanan Soma faciası gösteriyor ki, ülkemizde, ne siyasiler, ne de iş sahipleri, ne de denetim görevini yapanlar bunu hakkıyla yerine getirmiyor. Kimse ne sonuçlardan, ne de olanlardan bir ders çıkarmıyor. Herkes kendince haklı, herkes en doğrusunu yapmış ve tüm olanlar işlerin fıtratından ve kaderden kaynaklanıyor.
Siyasi iktidar sahipleri, halkı anlamaktan çok uzak. Ne acıları, ne tepkileri, ne de söylenenleri anlama yolunda bir gayret sarfedilmediği gibi; toplum içinde de birleştirici bir güç olmaktan ziyade, ayrıştırıcı bir konumdalar. Mahçubiyetten çok, kızgınlık halleriyle görülmekteler.
Eğer ki, halkın üzüntüsünü ve tepkilerinin gerçek mahiyetini anlayan bir siyasi yönetim olsaydı; vatandaşı, sırf protesto ediyor diye yerde tekmeleyen bir siyasi müşavir, halen o görevinin başında olabilir miydi? Bırakın mesleğinde kalmayı, hemen akabinde hakkında soruşturma açılmaz mıydı? Ya da televizyona çıkıp, halen kendini haklı göstermeye çalışır mıydı? Bu nasıl bir haklı gösterme çabasıdır ki, herkesin gözü önünde olan bir olayda bile, yapılan büyük yanlış aklanmaya çalışılmakta ve insanların duyguları hiçe sayılmaktadır.
Bir ülkenin siyasi iktidar sahipleri, kızgınlık hallerini, aşırı öfkelerini bu denli halka yansıtmaya, vatandaşı, kim olursa olsun, ya da hangi durumda olursa olsun, azarlamaya muktedir midir? Asıl gücünü halktan aldığı, geçici bir görevde, halkı temsil vazifesini yaparken, halka karşı söylemlerde bulunması mümkün müdür?
Bizler siyasileri seçimle işbaşına getirmekle, artık her türlü eleştiriden, her türlü denetimden, her türlü azletmeden muaf mı tutulmaktadırlar? Dokunulmazlık zırhına bürünüp de, hiçbir yanlışı kabul etmeyen, hiçbir hatada kendine dönüp bakmayan, özürsüz ve kusursuz bir insan olmaya mı yeminlidir iktidar sahipleri. İleri demokrasi denilen şey, daha da ileri gittiğinde, halkın belirli sürelerde, siyasi adaylara oy vermekten başka, bir eylemi olmayacak mıdır?
Siyasi iktidar sahipleri, siyasette nasıl bir gelecek vaadetmektedir bizlere.