ERKEK TERÖRÜ
Bir başka ifade ile de kadına şiddet uygulanması diye isimlendirilen olaylar son zamanda artık tarif edilemez boyutlara ulaşmıştır. Yanlış hatırlamıyorsam yılbaşından bu yana ( Nisan ayının ortalarına kadar) 175 kadın erkekler tarafından şiddet uygulanmak suretiyle öldürülmüştür. Velev ki bu rakamda yanılmış olalım. Yanıldığımızı kabul etsek dahi sabah haberlerinde arka arkaya kadın cinayetlerinin sıralandığını inkâr edemeyiz. Bir zamanlar kap kaç olayları bu boyutlara ulaşmıştı. Apartmanının otoparkına arcını park eden bir kadın meslektaşımızın çantasının, hatta evinin asansöründe elindeki eşyasının kap-kaççılar tarafından götürüldüğü günleri biliyoruz. Bugün bu suç modasının yerini kadın ya da erkek terörü dediğimiz erkeğin kadına şiddet uygulaması almıştır.
Mesleki açıdan da bire bir içinde olduğumuz bir konu olması nedeniyle ilgi alanımızdadır. İşin bir başka boyutu da bu şiddetin sadece eşe veya eski eşe değil, genelde savunma direnci düşük tüm kadınlara yapıyor olması. Trafikte araç kullanan kadın sürücünün üstüne üstüne gidilmesi de bir kadına karşı erkek terörüdür. İşin acı tarafı da en medeni insanlarda bile bu zaafı görmek maalesef mümkündür.
Son yıllarda yasalarımızda kadına uygulanan bu yıldırma politikası ile ilgili yasal düzenlemeler yapılmıştır. 6284 sayılı yasa da bunlardan bir tanesidir. İstanbul mahkemelerinde sıkça uygulanan bir yasadır. Genelde kocaların, karılarına uyguladığı şiddet için gibi düşünülse de kadına karşı bir şiddet varsa bu yasa komşular arasında dahi uygulanmaktadır. Ancak tüm iyi niyet kurallarına karşın yeterli değildir. Yasaya karşın şiddet sanki yasanın çıkarıldığı tarihten sonra daha da artmıştır.
Bir ömür boyu birlikte olmak hedefi ile yola çıkıp, işler iyi gitmeyince birbirini öldürmeye varan hırs, kin ve kötülük yapma duygularının, polisiye tedbirlerle ve cezalandırma tehditleri ile önlenemeyeceği anlaşılmıştır. Başkaca tedbirlerin alınması gerekmektedir. Evden uzaklaştırma, bulunduğu yerlere yaklaştırmama, ileti, mail vs ile rahatsız ettirmemek gibi kararlar da istatistiki bilgileri olumlu hale getirememiştir. Elbette bunlar uygulanmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki en önemli önleme yolu eğitimdir. Özellikle geleceğimizin direği olan çocuklarımızın bayramını (23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını) kutladığımız bu günlerde üzerine basa basa haykırmak isterim ki bu konuda çocuk yaşta verilecek eğitimlerin her türlü yasal tedbirden daha etkin olacağı tartışmasızdır. Her konuda olduğu gibi erkek terörü konusunda da eğitim şarttır. Doğruları sabırla ve inatla anlatmak şarttır, gereklidir.