ALLAHI SADECE CAMİDE SANANLAR......!
Yazının başlığındaki gibi yaşayanlarımız yok mu ? Ahlak denilince aklımıza sadece uçkurdan ibaret konular gelmiyor mu ? Bu anlayışa sahip insanların siyasette,ticarette,evde vs etraflarına ahlak anlayışını nasıl izah edebildiğini hiç dinlediniz mi ? Parasıyla şerefinin aynı oranda arttığını düşünenlere hiç rastlamadınız mı etrafınızda ? Aynı şey makamlar için de geçerli değil mi ?
Sorulara devam...
Daha çok kapanan mı dindar,yoksa daha az çalan mı ?ya da bu iki soru da birbirinin tam karşılığı mıdır ? İftira mı daha büyük günahtır,yoksa haksızlık karşısında susmak mı ?
Cevaplarının birçoğunu sadece Yüce Allahın vereceği günlük hayatımıza uygun daha birçok soru sorabiliriz ve küçük beynimizle bunlara türlü cevaplar üretebiliriz. İş lafa gelince üretmekte üstümüze yok,hemen her konuda bir fetvamız ve önyargımız var.
Ya kabul ediyoruz, ya da red,ortası yok.çünkü taraf görüyoruz kendimizi her olayda.sevmediğimiz kişi aleyhinde birşeyler çıkınca "kesin yapmıştır"yaftasını yapıştırıveriyoruz. Ya da sevdiğimiz hakkındaki iddiaları "asla yapmamıştır"saçmalığında savunup duruyoruz.Eleştiri ve uyarıya asla ve asla tahammülümüz yok.
Ortalıkta dolaşan ses kayıtlarına hergün bir yenisi ekleniyor.Doğruluğunu veya uydurma olmasını bir yana bırakın,konuşulanlara ve konuşanlara bakarak "şaşıran"var mı aranızda ? Dinledikleri karşısında küçük dilini yutanlar ya da bunlara inanmayanlar, bu garip ve oldukça büyük servetleri açıklarken hangi dili kullanıyorlar merak ediyor insan.
Zengin olmayı ve başkalarının hakkını gasp etmeyi normal vatandaşlar,devleti soymayı da onu idare edenlerin amaç edindiği ülkemizde,utanma duygusunun artık olmadığını fark edemiyoruz. Amacımız,her ne pahasına olursa olsun kazanmak üzerine.Kirlenmişiz,haksızlık yapmışız,amaaan sen de,kime ne bundan,herkes kazanıp kazanmadığınıza bakıyor,sanıyoruz.Bu yüzden dost kazanmak yerine daha fazla düşman biriktiriyoruz.
Yaşayan veya ömrünü tamamlamış bütün partilerin bir ideolojisi ve kendisini hatırlamamıza yarayan bir özelliği vardır. Hafızalarınızı yoklayın.İlk parti CHP,sosyal demokrasi ve Atatürk ile,Demokrat Parti "çok partili devir"ile,Adalet Partisi yollar,barajlar ve darbeler ile,MHP milliyetçilik ve Başbuğ ile,Refah Partisi Sn Erbakan ve "Adil Düzen" ile,DSP beyaz güvercin ile,Anavatan Partisi "Dört Eğilim "denen garip bir siyasi yapı ile ve son olarak AKP de buna benzer bir yapı ve muhafazakar çizgisi ile hatırlanabilir. Başkaları,farklı da hatırlayabilir.
Yukarıda saydığımız partilerin,gidiş sebeplerine baktığınızda ise ortaya garip bir durum çıkıyor. Her parti neredeyse,tam da kendi özelliğinin zıttı hareketler ile anılarak siyasi hayatını bitirdi.Bugün de sanki farklı olmayacak gibi bir durum var ortada.
Allahı sadece camide sananlar ile siyaseti de sadece iktidar olmak için yapanlar arasında çok fark yok gibi sanki,ne dersiniz ? Kimseye dindarlık,iman vs gibi konularda hele de Hayrettin Karaman gibi çakma fetvalar ile ders verecek yeterlilikte değilim ancak,bu siyaseti yürütenlere bakarak,kendimi Siyaset Doçenti ilan etmem ukalalık olmasa gerek. Hele de ortalıkta bu kadar çakma profesör varken...
Her seçim bir sınavdır,zinhar bir aklanma yeri asla değildir sandık. Çoğunluk sadece iktidar olmaya yarar. Hukuk ise esasında zayıfın ve güçsüzün hakkını daha fazla korur. Hem de güçlüye rağmen.Geçmişte olduğu gibi bugün de çok kullanılan sözümüz "zalimin zulmü varsa,mazlumun Allahı var"şeklinde gelecek yıllara taşınacak gibi.Allahı camide sananların,bu sözden ve onun sonsuz kudretinden haberleri var mıdır,göreceğiz...