Görüntülenen Sayı: 2220
2803 | Yayım Tarihi: 24 Ocak 2014 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » Medine Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin Karşılaştırması

Medine Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin Karşılaştırması


Facebook'ta Paylaş

  Kendi   kültürlerini   koruyarak batının   ekonomik   kurallarını   alıp   kullanan   Çin’in  başarısını   biz  ülke  olarak  gösteremedik.  Günümüzde   hala  kıyafet   tartışmaları  nedeniyle  entelektüel   enerjimiz    bu   konulara   harcandığı   için  ekonomik   üretimimiz   zarar   görmektedir.  Türkiye’yi   küresel   güç,üniversiteleri   bilimsel   merkez   haline   getirme   yerine  Jandarmalık   yapıp   öğrencilerin   kılık   kıyafetleriyle   uğraşılmaktadır.  Ülkenin   bunu   aşamamasında  kültürel   olarak   tercihlerini   yanlış   kullanmasının   rolü   vardır. Bu   durumda   Türkiye’deki   resmi   ideolojinin   tek   ulus, tek   tip   insan   kavramı   olduğunu   göstermektedir.İnsan  Hakları   Evrensel  Beyannamesine   göre   devletin   resmi   ideolojisi   yoktur. Devlet   ideolojiler   arasında   dengeyi    sağlayıcıdır. Bütün   insanların   tek   bir   ideolojiye   uyma  zorunluluğu, Ortaçağ   yaklaşımıdır. Ülkemizde   geçerli   olan   anayasa, resmi   ideolojisi   olan  darbe   anayasasıdır.  Kurulu   düzenden   çıkarı   olanlar, toplumun   büyük   çoğunluğuna   empati   yapamadıkları   için   Türkiye’nin   çağdaşlaşmasına   karşı   çıkarak   bu   anayasanın   değiştirilmesini   onaylamıyorlar.Aynı   zamanda   batıya   da   empati   yapamadıkları   için   Avrupa   Birliği’nin   kültürel, siyasi   ve   toplum   yönetimiyle   ilgili   standartları   vardır.Türkiye’deki   azınlık   birliğin  bu  temel   değişmez   kurallarına   ve  birliğin   amacına   empati   yapamıyor.Hem   girmek    istiyorlar   hem   de   değişmek   istemiyorlar. Bu   durum  da ya   algılama   kusuru   veya   niyet   bozukluğu   olarak   açıklanabilir.    

                    Köleliğe   Karşı   Çıkıyor
Medine  Sözleşmesi   “Himaye   altındaki  kimse, bizzat himaye   eden   kimse   gibidir.Ne   zulmedilir   ne  de  kendisi   zulmedebilir”   maddesiyle   köleliğin   değişmesini   sağlamıştır. Köle  alınan  kimsenin  veya   himayesi   altında   bulunan   grubun   kendisi   gibi  kabul  edilmesi. Yediğinden   yedirerek, giydiğinden  giydirerek   köleliği  yavaşa  yavaş   eritmeyi  planlamıştır. 13   asır   önce  gündeme   getirilmesine  rağmen   Amerika’da   zenciler,Avrupa’da  Yahudiler, Almanya’da   Türkler   2. Sınıf   olarak   ötekileştirilmiştir. Bu  madde   ötekileştirmeye   karşı   çıkarak   herkesi kendin   gibi   görme   anlayışını    getirmiş     ve   ırkçılığa    karşı   çıkmıştır.    Irkçılığı   sorgulatan    ve   ona   karşı   tavır   aldıran   bir   maddedir. Medine   sözleşmesinin   bir   başka   maddesinde     “Himaye   verme   hakkına   sahip   olanların     dışında    hiç   kimse   himaye   veremez.”   Denilmektedir. Bu   maddeye  göre    hiç   kimse   patron   gibi   herkesin  hamiliğine cüret   edemez. Himaye   vermenin   hukuku   belirlenmiştir.İnsanların   bir   cemaat,  grup   oluşturarak   bir şeyler   yapmasını   pek   onaylamayan   bir   maddedir.  Böylece   menfaate   dayalı   hukuk   oluşturulması  bir   maddedir. Böylece   menfaate   dayalı   hukuk    oluşturulmasının   ve   himayenin   suistimali    önlenmiş  olmaktadır. İnsan  hakları   evrensel   Beyannamesinde   de   yayınlandığı   yıldan    itibaren   köleliğe karşı   çıkılmış   ve   köle   ticareti   yasaklanmıştır.  Fakat   Amerika’da   yakın   zamana   kadar   zencilere   ikinci   sınıf   insan   muamelesi   yapılmıştır. 
Savaş   Hukukunu   Belirliyor
Günümüzde   bütün   dünyada    savaşlar   hukuksuz   yapılırken, asırlar   öncesinde   Medine   sözleşmesi   savaş   hukukunu   belirledi. Hangi    savaşta, kimlerin   masrafları   nasıl   karşılayacağı,   savaş   açanlara    nasıl   davranılacağı   ile   ilgili   ilkeler    sözleşmede   yazıldı. Savaş   esirlerine   nasıl   davranılacağı, güvenliği   gibi    konulara   açıklık getirilmiştir. Bu   maddeleriyle    Medine   sözleşmesine   “Toplumsal   Empati   Sözleşmesi”  dedenilebilir. İnsan  hakları   Evrensel   Beyannamesi    onun   modern versiyonudur.  Medine   sözleşmesinde    zalimlik   yapılamaz   deniyorsa, İHEB’de   (İnsan   Hakları    Evrensel   Beyannamesinde) işkence   yapılamaz   denir.
   Yasalar   önünde   Adil   Yargılama Hakkı    Veriyor
Sözleşmede yaşama    özgürlüğü ve   kişi   güvenliği   hakkı    vardır. Herkesin   yasalar   önünde   eşit   olması    ve  kimseye   imtiyazlı   davranılmaması    vurgulanmıştır. Birçok   sahabenin   Yahudilerle     eşit   ve   aynı  anda   sorgulandığını   gösteren   rivayetler   vardır.  Her   iki   sözleşmede    de   ( Medine   sözleşmesi   ve   İHEB )  hiç   kimseye   keyfi   davranılamayacağı   belirtilir. “Ben   yaptım  oldu; hukuk   da   neymiş; emir   demiri   keser;  gibi   yaklaşımlar   her   iki   sözleşmenin   de  ilkelerine   aykırıdır. Adil   yargılanma   sırasında   padişahın  oğlunun   veya   kızının   diğer   insanlardan   hiçbir   farkı   yoktur. Hukuksuzluk   yaptıysa   aynı   cezalar   onlara   da   uygulanır. Herhangi   bir   davada   yalana   şahitlik  yapılmasını   istemek. Resmi  bir   kurumda   işinin  bir   an   önce   halledilmesi   için torpil   kullanmak. Trafikte  öne   geçmek   gibi. Yanlışlıkların   hata   olduğu  bilinerek yapılabilir. Ama  bunların   doğru   olduğunu   savunmak   çok   daha  yanlıştır. Hukuksuzluk   ilkelliktir  ve   her   iki  sözleşmede   insanlığın  ilkellikten  çıktığını  göstermektedir. Medeni  toplumlarla   ilkel   toplumları  birbirinden   ayıran   en   önemli   özellik   hukuka   saygıdır. Bu  birey, toplum,  sosyal   hukuk   gibi   bütün   hukuk   dallarını   kapsar. Hukuka   saygı   da   insana   değer   vermek   anlamına   gelir. 
 
Zulme   Karşı   Çıkıyor, Yardımlaşma   Teşvik   ediliyor
Medine  sözleşmesi’nin   “Hiç   kimse  müttefiklerine   karşı   bir   cürüm   işleyemez. Zulmedilene   mutlaka   yardım  edilecektir.”  Maddesi toplumsal  empati  anlayışını  öne  çıkarmaktadır.  Bir  kimse  dövüldüğünde,  bir   evlat   annesini    babasını   dövdüğünde   çevredekilerin    duyarsız   kalmayıp   yardım   etmesi  gerektiği    teşvik   edilmektedir.  Zulmedilene   yardım,  zulmü   önlemeye   yönelik   bir  tavırdır. Haksızlığa   uğrayana   yardım   etme   devlete   bırakılmıştır.Ayrıca   sosyal  yardımlaşma  desteklenmiştir.Sözleşmede, “Yahudi   Yahudi’ye   Müslüman   Müslüman’a    yardım   edecek”  denmiyor. Dil,din, ırk  ayrımı  yapılmadan   zulmedilene   yardım   edilecek  deniyor. Mesela   birisi   komşusuna  zulmederse,öbür komşu zulmedilene   yardım   edecektir.Komşuluk   hukuku   ve   öbür   komşu  zulmedilene   yardım   edecektir. Komşuluk   hukuku    ve   yardımlaşma   desteklenmektedir. Medine   sözleşmesinde   yardımlaşma   vurgusu   çok   yapılırken  İHEB’de  bu   vurguya   rastlanmıyor. Çünkü   batı  yardımlaşmanın  önemini  yeni   keşfetti.
                                                       -Devamı  Haftaya-
 

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.