5 ARALIK SEÇME VE SEÇİLME HAKKI
5 Aralık 1934 yılında, kadınlara seçme ve seçilme hakkı, birçok Avrupa ülkesinden daha önce, genç Türkiye Cumhuriyeti’nde tanınmıştır. İsviçre gibi, demokrasinin ve kadın haklarının ileri düzeyde olduğu bir ülkede dahi bu hak kadınlara, 1971 yılında verilmişken, ülkemiz bu alanda çok daha öncü bir konumda olmuştur.
Fakat günümüzde, T.B.M.M’ye baktığınızda, kadın temsil oranı açısından içler acısı bir durum yaşanıyor. Ne zamanki siyasette, erkek egemen sistemden bir talepte bulunmayı gerektirmeyen bir düzen sağlanır ve kadın adaylar kendilerini, siyasi platformda özgürce ve kendi gibi ve eşit şartlarda temsil etme hakkı kazanır, işte o zaman gerçek seçme ve seçilme hakkı elde edilmiş olur.
Türkiye’de de siyasal yaşam erkeklerin değerleri, yaşam koşulları, söylem ve diliyle belirlenmektedir. Siyasette egemen olan erkek söylemi, kadınları kendileriyle eşit koşullarda yarışmaya çağırmaktadır. Oysa kadınlar siyaset dışı yaşamda hiçbir zaman erkeklerle eşit koşullarda yaşamazlar. Siyaset kadından aile sorumlulukları ve çocukları yokmuş gibi davranmasını istemektedir. Böylesi bir ortam oyunu erkek kurallarına göre oynamayı öğrenmiş ya da böyle bir fırsatı olan az sayıdaki güçlü kadının başarılı olması sonucunu getirmektedir. Kadınların çok büyük bir kısmı siyasetin dışında kalmaktadır.
Son yapılan milletvekili seçiminde 548 sandalye den, 79’u kadın milletvekillerine aittir. Bu yüzde 14.1 gibi düşük bir orandır. Keza son yapılan Belediye seçimlerinde, Türkiye Genelinde 3 bin’e yakın adayı içinde aday gösterilen kadın aday sayısı yüzde 6 dır. Toplamda ise 26 tane de belediye başkanı kadındır. Kabinede ise tek kadın Bakan vardır, o da ailevi sorunlarla ilgili olan Bakan’dır.
Siyasette kadın kotası uygulanmasına gelince; kota uygulama zorunluluğu önce Kuzey Avrupa ülkelerinde siyasi partilerin tüzükleriyle getirilmiştir. Seçimlerde kadın kotası, halen dünyada 81 ülkede uygulanmaktadır. Bu ülkelerden 16’sı kotayı anayasa ile 27’si seçim yasasıyla düzenlemiş; 43 ülkede ise kota siyasi partilerin tüzüklerine konulan hükümler çerçevesinde ve seçim adaylarını kapsayacak biçimde hayata geçirilmiştir .Örneğin, Belçika’da her tür seçimde oluşturulacak listede bir cinsin oranının 2/3’ü geçemeyeceği kuralı geçerlidir. Arjantin ve Brezilya’da seçimlerde oluşturulacak listelerde yer alacak adaylara sırasıyla %30 ve %20 sabit kota uygulamaktadır. Uganda’da seçim çevresinin her birinden bir kadın milletvekili seçilmesi düzenlenerek seçim çevresi kotası uygulanmaktadır. Hindistan yerel meclis seçimlerinde %33 kota öngören bir
düzenleme getirmiştir
O günden bu güne 80 yıllık siyasi tarihimizde parlamentoya adım atan kadın milletvekili oranı %14’ü aşamamıştır. Oysa ki bir ülkede kadınların siyaseten temsilde yer alabildiğinden bahsedebilmek için bu oranın en az % 33 olması gerekiyor. Siyasete katılımın ilk basamağı muhtarlık ve ihtiyar heyetleri. 34.145 erkek muhtara karşın 65 kadın muhtarımız var. Yıllar yılı hüküm süren toplumsal, ekonomik ve siyasal engeller maalesef bu tabloyu ortaya çıkarmaktadır. Siyasetin sanki sadece erkeklere özgü bir iş gibi algılanması, erkek egemen kültürün kadınlara toplumsal hayatta ev işleri ile anneliğe ilişkin faaliyetleri verdiğinden kadınlar siyasetten uzak tutulmaktadır
Dünyada ise en fazla kadın bakana sahip ülke FİNLANDİYA . Finlandiya’da 20 bakandan 12 si kadın, İspanya’da 17 bakandan 9’u kadın, Avusturya’da 13 bakandan 6’sı kadın, İsveç’te 22 bakandan 10’u kadın. Hollanda’da 150 milletvekilinin 59’u kadın Belçika, Danimarka ve Norveç’te oran %35’i geçmiş durumda.
Tüm bu oranlamalara baktığımızda, 5 Aralık 1934 yılından bu yana değil ilerleme, ciddi bir gerileme sürecinde olduğumuz söylenebilir. Kadın siyasi anlamda hiçbir şekilde yeterli temsili sağlayamamaktadır bu ülkede. Siyasi hayatta temsilin olmadığı bir ülkede de, kadın erkek eşitliğinin başka alanlarda tam olarak olduğunu söylemek ve demokrasinin gereklerinin uygulandığını kabul etmek büyük yanılgı olur. Ancak ve ancak, siyaseten her iki cinsin eşit olduğu bir düzende, toplumsal eşitlik de gerçek anlamda sağlanacaktır.