BELEDİYE BAŞKANI ADAYLARINA
Yerel seçim yavaş yavaş geliyor. Tek tek adaylar açıklanıyor. Hepsi heyecanlı, hepsinin kulağı genel merkezde, tırıvırı partilerden ben adayım diyen yok. Herkes iktidar partisinden aday. Tüm adayların yakışıklı fotoğrafları yerel gazetelerde arz-ı endam ediyor. İktidar partisinin adayı biri hariç diğerleri elenecek. Sonra diğer parti adayları ile yarış başlayacak.
Bu yarış gazete sutunlarında, yerel televizyonlarda ev ev dolaşarak devam eder. Bu yarışın sonunda biri belediye başkanı olur. İlk günler çok güzeldir. Tebrikler, kutlamalar filan. Bir hafta sonra önüne evraklar gelir, bu evraklarda ödenmesi acil olan borçlar, peşinden sıralanan diğer borçlar onları geçmiş belediyenin yarım kalmış işleri takip eder.
Seçim çalışmaları sırasında vaad ettiğin şeyler . Onları yapmaya bir türlü sıra gelmez. Sonra seçim çalışmaların sırasında seninle beraber olanların talepleri tek tek gelmeye başlar. Verdiğin sözler vardır. Yerine getiremez bunalırsın. Yapacağın işler bazen kanunlara uyar, bazen uymaz uydurmaya çalışırsın. Tabi ki ilk anda bişey olmaz. İşin sonunda duvara toslarsın. (Ağır ceza reisinin karşısında kendini bulursun) haberin var mı? yok tabi. Kimseyi memnun edemezsin. Seni sevmeyenler bile başkan olduğun için seviyormuş gibi yapar. Bunun en acısı bunu sen de bilirsin ama bir şey diyemezsin. Bu saydıklarım uzar, gider.
O makamda beş yıl mı kalırsın, on yıl mı kalırsın, bu arada iktidar partisi de yıpranır, sen de yıpranırsın. Gün gelir ama seçimle, ama seçimsiz belediyeyi bırakırsın. Sen bırakırsın ama belediye seni bırakmaz. Yaptığın güzel işler vardır. Devlet güzel yaptığın işler için sana madalya takmaz. Ama güzel yapamadıklarının hesabını sorar. HACI GEL BAKALIM BURAYA DER.
Artık başkanlık günleri bitmiş, mahkeme günleri başlamıştır. Hayatına ağır ceza, yargıtay, teftiş lahiyaları, bilirkişi, sayıştay gibi argümanlar girmiştir. Mahkeme salonları mekanın olur. Artık dosyandaki bilgiler bazen bilirkişiye, bazen yargıtaya, bazer sayıştaya gider. Senin için önem taşıyan bilgiler bir aksiliğe uğrar. Yollarını beklediğin evrak bir köşede kalır haberin bile olmaz. İstersen örnekleyelim.
Kabaca M. Çamaş’ın davasında bir evrakın hikayesine bakalım. Ünye ağır ceza kontrolörünün teftiş layihası ile ilgili ( 1996’dan 2012’ye kadar ) kamu zararı var mı? Diye sayıştaydan bilgi ister. Sayıştay inceler, bütün layihalar için “ SORUMLULARIN BERAATİNE “ diye cevap yazar. Ağır ceza yazıyı 23. 12. 2013’de alır, evrakın dosyaya girmesi lazımdır. M. Çamaş için çok önemli olan bu evrak, ne mahkeme dosyasına girer ne de celselerde okunur ne de yargıtay dosyasına girer. Bir tarafta unutulmuştur.
Bu yazdıklarım bir hikayenin özeti değildir, yaşanmış olaylardır. Ben, başkan olmak istiyorum dediğin zaman bunları mutlak surette yaşayacaksın. Şimdi yeni moda kasetler, CD’ler seni topluma rezil edecek bir çok döküman hazırlanacak ve ifşa edilecek.
Sn. Başkan adayı... Ben, başkan olacağım derken, bu yazdıklarımı göğüslemeye hazırlığınız var mı?