SAYIN CUMHURBAŞKANI
Değerli Cumhurbaş kanımız sayın Abdullah Gül 22 Kasım Cuma günü Ordu ziyareti için Fatsamızdan geçerken, bizi çok mutlu eden bir konuşma yaptı. Fatsa ve Fatsalılar çok mutlu oldular.
Sayın Cumhurbaş kanımız meydana gelince geçmiş senelerden hatırladıkları ve ismen tanıdıkları insanlarla bizzat görüştükleri Mehmet Şeref Kibar, Ziya Toprakbastı, Mustafa Dindar, Mahmut Rızvanoğlu, Niyazi Cam, İsmail Hakkı Çelik ve İsmet Seyitoğlu hazır bulunuyorduk. İlk defa gelip ellerimizi sıktı ve konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktı. Kendisine gül buketi takdim ettik. Sayın Cumhurbaşkanımız yaptığı konuşmada dayısı Prof. Dr. Sayın Ahmet Tahir Satoğlu Bey’in Fatsa’da sıtma mücadele doktoru olarak hizmet verdiğini, aile olarak Fatsa’nın kendilerinde önemli yeri olduğunu belirtti ve Fatsalılardan övgüyle bahsetti. “Fatsa’yı çok gelişmiş olarak gördüm, ileri bir seviyeye ulaşmışsınız” diye bizi mutlu eden sözler söyledi. Fatsamızdan övgü ile bahsetmeleri bizi çok mutlu etti. Kalp kalbe karşıdır derler ya biz sayın Cumhurbaşkanımız Gül ve Satoğlu ailesini kat kat daha fazla seviyoruz. Sayın Abdullah Gül sadece Cumhurbaşkanımız değil, kalbimizi de sevgiyle dolduran bir insan. Konuşmasını bitirip tekrar elimizi sıkmaya gelmesi bizi çok onurlandırdı. Gönüllerin seveceği bir insan, onu çok seviyoruz Hayalen eski günlere gittik.
Prof. Dr. Satoğlu ağabeyimizi hatırladık. Elli sene kadar önceki Fatsa’yı hatırladık. O günler ne güzel günlerdi. Yatsı namazından çıkınca ağabeyimizin muayenehanesinde toplanırdık. Kaymakam Necmettin Karaduman da zaman zaman gelirdi. Ağabeyimiz bizi Av. Bekir Berk’le tanıştırmıştı. Yapılan konuşmalar bize istikamet veriyordu. Diyebiliriz ki, gençliğimiz çok güzel anılarla geçti. Dr. Satoğlu’nun bürosuna girip çıkmalar Halk Partilileri rahatsız ediyordu. Biraz yakınımızda Mehmet Ali’nin içkili lokantası vardı. O zaman Fatsa Karadeniz’de Halk Partisi’nin kalesi gibiydi. Parti ileri gelenleri bundan gurur duyuyorlardı ve bizim yaşayışımız onları rahatsız ediyordu. Av. Cemil Garipoğlu isimli bir dostumuz vardı. Bazı akşamlar ziyarete gelir, kapıdan selam verir, hal hatır sorar ama içeri girip oturmazdı. Israr ederdik. “ Olmaz, ben içkiliyim, sizin aranıza giremem. Ben bu davanın uşağıyım, uşakta vasıf aranmaz” derdi. İçeri alıp oturtamazdık.
Lokantada masalar birbirine bitiştirilmiş, bir akşam içki içerlerken : Halk Partililer bizi alaya almışlar. Elleriyle bizim istikametimizi göstererek, burası gençlik kulubü müdür, bir tarikat tekkesi midir, bir parti ocağı mıdır? diye istihzalı : Buraya gençler niye girip çıkarlar demişler. Hemen Cemil Garipoğlu ağabey ayağa kalmış, ne orası bir parti ocağıdır, ne gençlik kulübü ne de tarikat tekkesidir. Orası bir ada feneridir. Ada fenerleri nasıl gemilere yön gösteriyor ve onları kayalara çarpıp parçalanmaktan kurtarıyorsa orası da yönü şaşırmış insanlara yön tayin ederek onları cemiyete kazandırır, vasıflı insanlar yapar demiş. Cevap verememişler. Çıt yok. Sessiz bir şekilde dağılıp gitmişler. Satoğlu ağbimiz gerçekten insana yön tayin ederdi.
PTT’de şarklı bir müdür vardı. Bir akşam içkiyi fazla kaçırmış, PTTR00;binasının önüne düşmüş, bir arada parka gezintiye giden hanımlara laf atmıştı. Vali bey açığa almak istemiş. Siyasiler de bir hata yaptı, affedilsin diyorlar. Ahmet ağabey, hemen müdür Beyi yanına alıyor, namaza başlatıyor. Eline Kur’an dili alıp Kur’an okumaya başlıyor. 5 yaşlarındaki oğluyla birlikte Kur’an okumaya başlıyorlar. Müdür bey de bu gidişat görülünce Vali bey de bağışladı. Ve müdür bizim gruba katıldı.
Seneler böyle geçmeye başladı. Ağabeyimiz Bornova Üniversitesinde ihtisas yapmaya karar verdi ve Fatsa’dan ayrıldı. Giderken de bize bir öğüt verdi. Birimiz Fatsa’da belediye başkanı, birimiz de milletvekili olacak. Herhalde benim için belediye başkanlığını öğüt veriyordu. Ziya Toprakbastı Bey de parti başkanı olacaktı.
Bir müddet bu nasihatı takip ederek yürüdük. Fakat daha sonra (İzahına burada girmeyeceğim) kararlılığımız bozuldu. Siyaset makamlarını elimizin tersiyle ittik. Aslında ağabeyimiz Satoğlu’nun nasihatını yerine getirememiş olmak içimizde uhte kaldı. Olanda hayır vardır. İnşallah mevla sonrasını hayreyler....kabul edilebilen etkinliklere tanık oluruz.