AH YALAN DÜNYA
Hayat ekseriyetle hatta fena halde bizatihi saçmadır. Reklâmlardaki gibidir bir kere. Mesela reklâmlarda misafirliğe gitmiş komşu kadının çantasından kurumuş kalmış lekelere karşı aniden çamaşır suyu çıkıverir. O an bir kişi de çıkıp “kardeşim bu neyin kafası, sen bu çamaşır suyunu normal zamanda içiyor musun ne, bayan çantasına anahtar, cüzdan zor sığarken sen o 3 kiloluk çamaşır suyunu nasıl sığdırdın o çantana, hem tövbe tövbe gündüz niyetine niye taşıyorsun ablacığım o çamaşır suyunu sahi” demez nasılsa. Daha düz yolda sizi yolda bırakıveren motorlu araçlar dağ bayır ve bana mısın demeden parendeler ataraktan dolanır reklâmlarda.
Sırf indirim var diye koşa koşa mobilyaları değiştirmemiz falan beklenir sanki yanına da promosyon olarak indirim harici taksitleri ödeyecek bir de sponsor veriyorlarmış gibi. Mis gibi fırında kızarmış konseptiyle önümüze sunulan tavuklar plastiktir, sosları badana boya, nar gibi kızarmış görünen yerleri ciladır ama yine de lezzetli görünürler işte. Evde yapsanız öyle olmaz, kandırıverirler adamı bir solukta. İnsanlar arkadaşlarını eve giderken katlayıp ceplerine koyabilirler, havlulardan bezlerden süper emici filler çıkıp gereksiz ıslak ve sulu yerleri hortumlarlar örneğin. Banka reklâmları vardır mesela. Bankaya değil de dersiniz güne gitmişsinizdir sanki. Ekranlardaki bankalarda sıra beklemezsiniz, mesai de bir bitmedi gitti diye yüzünüze bakan, gidin diye gözünüzü gözleyen çalışanlar yoktur hiçbirinde. İlgili Banka Şirinler Köyü Şubesi gibidir her yer hem de Gargamelsiz, dosya masrafsız, sıfır faizle, vade farksız 48 ay taksitle. Kimi yerde 5 kavanoz otobüs firmasından hallice öz hakiki gerçek balın 100 TL onların deyimiyle “yanlış duymadınız evet sadece 100 TL” ye satıldığı olur oralarda uzun uzun. Hep fırsatları muhteşemdir Sultan Süleyman ‘dan hallice. Sonra birbirinden renkli şampuanlar ilk yıkamada size lepiska gibi saçlar armağan ederler. Birbirinden değişik ve muhteşem ürünler kör gözünüzü mor göz yapacağını iddia ederler. Aman tıp da, teknoloji de neymiş bir bakıverirsiniz oluverecekmişsiniz badem gözlü.
Kendi kendisini temizleyen makineler mi dersiniz, yoksa hücreleri kandırıp onları genç olduklarına ikna eden antiaging kremler mi. Âlice Harikalar Diyarı gibidir yer gök. Bilen bilir yine de Yalan Dünyadır onlarınki. Aslında reklâmlar o aynı Yalan Dünya ‘nın fragmanı gibidir. Asıl filmi gerçek hayatta görürsünüz. Tarihi bile hep kazananlar yazar, tarih kitapları da kazanana adanmış yalanlar antolojisi gibidir. Yönetenler fevkaladenin de fevkinde bittabi hep adil, hep çalışkandır. Gece gündüz işleri yok sizleri ve insanlığı düşünürler. İnsanlar bir gece önceden suda bekletilmişçesine temizdir, aynı zamanda zeki, çevik ve ahlaklıdırlar da.
Zaten Olimpiyat Resmi Komitesi ‘ne sunulduğu gibi Türk nüfusun %56 sı bilfiil tenis oynamaktadır. Bunların %50 si forehand’ dir evlere sığmaz taşarlar. Tenis raketi en çok makarna süzmede işe yaramaktadır. Tenis topları da sobayı yakarken odunu tutuşturmak için icat edilmiştir aslında. Tenis kortunda da ne güzel mangal yapılır. Haremlik, selamlık ayrı ayrı olimpiyat havuzu projesi düşünülen bir ülkede tenis kortunda o minicik tenis etekleriyle ne de takdir edilir Türk kadını tirübünler tarafından. Tenis Federasyonu başkanımız da keza önden Boris Becker’ e, yandan Pete Sampras ‘a, uzaydan görünen uydu fotoğraflarda Roger Federer ‘ e, böyle gelişine dik dik bakınca da bayağı bayağı dolmuşçu Hüsnü amcaya benzemektedir. Olimpiyat Komitesinde rahmetli Neşet Ertaş olsa ne güzel de “Ah yalan dünya, yalan dünyada yüzüme gülen şu yalan dünyada havludan filler çıkıp yesin sizi emi, üzerinizde aynı anda çimen, kahve ve ketçap lekesi olsun da çamaşır suyu bulamayın, dosya masraflarına gelin, o antiaging kremler hücrelerinizi kandıramasın inşallah, diye kuvvetle muhtemel söylenecektir.